İlâhî bir sınır vardır imanla inkâr arasında
Salça izlerine rastlanır münafığın yarasında...
Bir dalgıç olsam insem derine
Isıtsam seni sular yerine
(Aralık-1992)
Gün doğarken doğudan kıymet bilmeli insan
Pişmanlık fayda vermez batıdan doğduğu an
Çıkacak ortaya gerçek değerimiz Kıyamet Günü
İnşallah kullanmış oluruz emanet verilen yünü...
Akşam ezanı vakti bütün kuşlar sustular
Ezan devam ederken kornalar kin kustular
(Nisan-1993)
gri perdeli bir evde
isimsiz bir deftere
kendi serüvenini yazıyorsun
'sizi biri arıyor' denildiğinde
ölümse buyursun diyor
başka misafir kabul etmiyorsun
Neyzenler yorgun düşmüş susmuş mecliste sazlar
Yıldırımlar ümitli yakamozlarsa sefîl
Soluvermiş cânânlar ayağa kalkmış hazlar
Ferhat zafer kazanmış gözler görmekten gâfil
İnsân kendini yıkmış deli bir boran gibi
Tereddütler yaşamış acemî hâkân gibi
Üşütüyor gövdeyi hazânın tarakları
Nehirler sürükleyin kurtarın toprakları
Zühreye hayat sunun dalgalansın göklerde
Goncalar açıversin donakalmış köklerde
Bekleyenler sevinsin güldürsün merâkları
Dokunuversin tene güçlensin yaprakları
İstiyorsan salih bir insan olmak,
Tüm öfkeni yerlere sereceksin!
Diliyorsan eğer huzurla dolmak,
Namazın hakkını tam vereceksin!
yılların yıkanmış akşamındayım
mağara ağzını bekleyen güvercin gibi
hayatın en tatlı baharındayım
zamana ağ örmüş örümcek gibi
seni bekliyorum SEVGİLİ...
ne olur gel emi...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!