Ah Aşk,
Yüreğin
en derininden gelen sesle beni çağırdığında,
nassıl sana ruhumla teslim olmadan durabilirdim ki?
Kabulün
en naif şekli ile beni sardığında,
yüreğimin üstüne serilmiş ölü toprağını atıp,
nassıl sana can demeden durabilirdim ki?
Dingin sularıma
dalga dalga yayılıp,
gökyüzünün yedi merdiven ötesindeki misk-i amber hayallerle beni sarhoş ettiğinde,
nasıl sana meyletmeden durabilirdim ki?
Umut olup
kanat takmışken
çorak geçmiş asırların,
kurumuş kozasında bekleyen hülyalarıma
ve kırmışken sebatın kör yanına düşen vazgeçmişliğin siyahi prangasını,
nasıl yalnızlığıma son noktayı koyan olmanı dilemeden durabilirdim ki?
Gülüşlerimin katmerli dokusunda,
bin bir yüzü ile bekleyen tüm acı
ve uzamı korkuları pul pul döken olmuşken
nasıl mutluluğumsun demeden durabilirdim ki?
Dilek ağacına astığım tüm çaputların
yıllarca güneş altında kavrulmaktan solmuş yanlarını yeşerten suret olmuşken,
nasıl “sana gel al beni, seninim” demeden durabilirdim ki?
Duramadım işte
Ah aşk!
Düştüm senin engin denizine
Sen sakın düş olmuş olma emi
Yoksaaaa...
Bin defa ölmekten beter
böylesi bir acıda
nasıl olur da hayatın içinde durabilirim ki?
Duramam aşk,
Duramam!
Hep yanımda dur ki,
canda durabileyim....
Kayıt Tarihi : 23.8.2019 04:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bazen bir düş, şiir olup düşer geceye, öyle birşey işte

Derinlerde neler var kim bilir.
Kutluyorum Değerli Hanımefendi.
TÜM YORUMLAR (2)