Sabah gelmedi bu defa,
gökyüzü alabildiğine suskun.
Yankılanmıyor kuş sesleri,
sadece rüzgârın hafif bir sesi var.
Gölgeler uzuyor,
ve ışık ağır adımlarla kaçıyor.
Tenimde hâlâ kalan o soğuk,
bir denizin dibinde unutulmuş inci gibi.
Gözlerimi açıyorum,
ama gördüğüm sadece
gökyüzüne dokunamayan
bir boşluk.
Her gün doğuş,
bir kez daha erteledi kendini.
Ve içimde,
bir yerlerde,
sensizliğin sonsuzluğu büyüyor.
Yalnızlık,
ay ışığının su üzerindeki kırıkları gibi
parlak ama soğuk,
dokunulmaz.
Zaman,
geçmişin unutulmuş köşelerinde
sessizce bekliyor;
bir düş gibi,
gerçek olmayı unutan.
Ve ben,
bir ufkun ötesinde
güneşi arayan,
ama hiçbir ışığın
yolunu göstermediği bir yolcuyum.
Her gece,
yıldızların ardında saklı kalan
bir sır gibi,
senin yokluğunla yaşıyorum.
Rüzgâr,
bir zamanlar senin sesinmiş gibi esiyor,
fısıldıyor ama asla ulaşamıyor kulağıma.
Gökyüzü,
bir kâğıt parçası gibi yıpranmış,
katlanmış,
ve artık eski hayallerin ağırlığını taşıyor.
Gözlerimde donmuş bir deniz var;
içinde kaybolan ay ışıkları,
ve çıkmaz sokaklara sapmış gemiler.
Her adımda,
boşluğun soğuk nefesiyle karşılaşıyorum,
ve yitirilen her gün,
bir yaprak gibi düşüyor ellerimden.
Bekleyiş,
bazen bir yankı, bazen bir fısıltı
ama asla gelmeyen,
sonsuzluğun sınırında unutulmuş bir çağrı.
S.GÖL
Seyrani Göl
Kayıt Tarihi : 26.7.2025 07:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!