Bin bir duayla süslenen mukaddes bekleyişin sonunda
Mardin semasında parlayan yıldızlar taç oldu başında
Gencecik Methiye’nin yeni doğan bebeği kucağında
Hayat ne sunacak onlara Mezopotamya toprağında
Büşra, Büşra, Büşra ezanla adı okundu kulağında
Bahar ışkını boy verdi o sevda yamacında
Beklerken ışkı ile oyduğum ağaç kovuğunda
Eflatun anemon cana can Mardin eteklerinde
Zifiri gölgesi beyaz güvercinin gölgesinde
Gecem zifiri karanlık, nerde şehrin abbaraları? 
Kalbim hatırlamıyor, taşlardan ruhsuz vefasızları.
Ben hep bekledim, kolay yazılmıyor sevda kıssaları.
Aydınlatın yüreğimi Mardin'in parlak yıldızları.
Huzur veriyor Leon'un güvercinleri düşlerimde.
Hemdemim, bûs etsem hızmanı, amak-ı hayalin ile dolsa didelerim
Lâakal, dü-âlem duysun sesimi, değerken hayâ-i ruhuna leblerim
Çocukluğumda çok kolay aşılırdı labirentler
Kardeşlerim önümde arkamda, istikamet kiler
Kapımız mâkful bizler küçüğüz, ha gayret leventler
Ikvarada eminim, bizi bekliyor ganimetler.
Küçük omuzlarımız acıdı ve kapı açıldı
Küstüm sana anne...
Nuro! Unuttum anne nar..
İçimde zifiri karanlık bir zindan
Şemso unuttum anne Şems doğmuyor..
Manastırın avlusu, duy anne durto
Benim ülkem ve hayatım.
Mardin, bin bir neşenin ve hüznün şahidi efsunlu sultanım
İlmin kalesine süllem olmuş medeniyetindir ilhamım
Selika habbesi tadında, sütreli tahtında şehr-i cananım
Şekvam sana değil, ateş-i firkatin teslim alacak canım
Zerkân firuzesi üstüne bir güneş doğsa ahu güzelliğinde,
Yükselse tüm umutlar zümrüt yeşili berriyenin sıcaklığında,
Zencefil kokulu toprağın hasreti dinse gönül hançeresinde,
Şeb-i yelda olur salahla Selahaddin-i Eyyubi sikkesinde.
Soma’nın zifiri karanlık madeninde her bir yitik işçimiz cana candır
Karpit lambasının ışıltıyla sonsuzluğa derin fısıldayışı leysandır
Sessizce ansızın sönen ocaklara, acıyla yanıp tutuşan kalbimizdir
Bağrı yanık yakınlarının matem ile ah-ü figanları feryadımızdır




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!