Din Afyondur...Doğru tefsir edilmeyince
Esmaya itaat tevbe secde şehadet...İlahi dindir tek...İlah bilinmezdir çünkü...şekil verme İlaha...esmaları eylemleri halleri düşünceleri duyguları hz Ademle birlikte bilinmeye başladı bilinenlere itaat tevbe secde şehadettir İlahi din sadece...şirk afyondur...isacı Alici olma ırk afyondur..."Vadadilen topraklar"iddiası bir afyondur...ırkçı dinle şirklidir afyonludur...sunnicilik Arabçılıktır "Arabça cennet dili"demeni şart koşar...Arabı zani Arabı bile hoş görmeni ululamanı şart koşar alici zaten azani de olsa Ali soyunu ululamanı şart koşar...
Din afyondur...Adam"Allah"de "Tanrı "deme diyor...işte
Mûsevîliğe göre .Kubbetüs sehra dünya yaratılmadan önce de vardı ve gökte idi. Rab dünyayı onun gölgesinin düştüğü yerden yaratmaya başlamış, ardından o noktada Hz. Âdem’i yaratmıştır (DİA, XVI, 127; XXVI, 326)
Kubbetü’s-sahre’ kuzeyi 321,güneyi 283,doğusu 474 ve batısı 490 m. uzunlukta 30-40 m. yükseklikte surlarla çevrili yer
Din savaş sebebi...felaket sebebidir...doğru anlaşılmazsa...Tefsiri doğru yapılmazsa esmya köleik kadardır her şeyin kıymeti de...Doğru tefsir bu...
Neml/88: Dağları görür, onları hareketsiz, yerlerinde donmuş sanırsın. Halbuki onlar, bulutların yürümesi gibi geçer giderler. Bu, her şeyi sağlam ve mükemmel yapan Allah'ın sanatıdır. Şüphesiz O, yaptığınız her şeyi en iyi bilendir.
Bazı müfessirler bu âyeti dünyanın güneş etrafındaki dönüşüne işaret olarak değerlendirmişlerdir (bk. Celal Kırca, s. 76). Bazı tefsircilere göre ise bu vâkıa, kıyametin ilâhî kudretle kopacağının delilidir. Dünya gibi büyük bir kütleyi uzay boşluğunda yaratılış amacına uygun, düzenli bir şekilde ve bulutlar gibi yürüten Allah Teâlâ, zamanı geldiğinde bu dünyayı başka bir âleme dönüştürebilecek bilgi ve kudrete sahiptir ve bunu yapacaktır. Nitekim müfessirler sûrun üflenmesinden sonra Allah Teâlâ’nın dağları yok ederek yeryüzünü başka bir âleme dönüştüreceğini ifade etmişlerdir (bk. İbn Âşûr, XX, 47; bu konuda bilgi için bk. İbrâhim 14/48; ayrıca krş. Kehf 18/47; Tâhâ 20/105-107; Kāria 101/5). Bir yoruma göre bu âyette geçen “dağların yürümesi olayı” kıyamette vuku bulacak ve her şey Allah’a gelirken dağlar da O’na doğru yürüyüp gelecektir.
“Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır” cümlesi, sadece dünyanın ve dağların değil, evrendeki her şeyin Allah’ın ilmi, kudreti ve sanatıyla mükemmel bir şekilde yaratıldığını ve yaratılış amacına uygun, düzenli bir şekilde idare edildiğini, hiçbir şeyin tesadüfe bırakılmadığını ifade etmektedir. “Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır” meâlindeki son cümle ise bu değişimin meydana geldiği kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın insanları dünyada yaptıklarından hesaba çekeceğine işaret etmektedir. Nitekim bundan sonra gelen âyetler de bu yorumu destekler mahiyettedir.Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 210
Dünyayı doğru okuyamadık dini de dğru tefsiredemedik din afyon siysetmiz zehir oldu...Adam denge politikasına devam diyor...yani ABD ile rusya arasında denge politikasına devam diyor...Ehven-i şeri, seç der akıl tecrübe...Rus hem pakistanın hem Türkün düşmanı...rusa dengeli olma..."geleceği varsa göreceği de var..."çünkü rusu doğru oku...İsrail davet etse rus İsraile de gider...
ABD Türkler'e asla bulaşmaz. Yıllardır kahpece ve kalleşçe PKK, PYD, YPG gibi taşeronlar kullanır.ama rus öyle mi esed çağırdı koştu...Sıcak denizler der koşar...Dostça yaşayalım bu bölgede hiç demedi hep savaşı seçti...
Batı gitmez İsrail davet etse ama rusya gider...ve İsraili Türkiye hiç bir vakit ezemez...Yunana da gider rus...Hinde de...
Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?Fussilet suresi/53
ABD rusu ortak seçti çine karşı ve AB yi attı...oku bu gerçeği ...Hindistanda birleşti rus ve ABD çine karşı...oku bu gerçeği...
Sunnilik şirk değil deme...ümmet kardeş deme şirk çünkü sunnilik….menfaat varsa Arab kardeş olur...Sunnilik ve kilise şirkli dinlerdir Rabçılar kardeş olur ancak...Arab yatar sen savaşırsın nereye kadar bu kardeşlik savaşmak ki Arab…çünkü müşrik....cihadçı olamaz ki Arab...Rabçılar ancak cihadçıdır çünkü...
Arab hiç Rabçı olmadı adillik esmalı olmadı...İslam ırk dini oldu hz Aliden sonra...yani siyonizden farkı yok şia Alici oldu kiliseden farkı yok...iki şirkli mezheb….ümmet şirkli Rabçı değil dert değil adaletsiz dünya Araba arab ırkı önemli onlara esmaya asiliklerle kavgaları hiç olmadı...Arab ırkına köle ettiler inanaları...Dil yasağı var "Allah de tanrı deme denildi türkiye.Arabça cennet dilidir denildi...arabça çirkin kelimeler de var çirkin kelimeler cehennemlik mi....beyne bak...dil cennetlik ve cehennemlik olamaz...İradeliler için ödül-cezadır cennet -cehennem çünkü...
Miras ayetinin genel hüküm seçilmesi zulümdür...Emek esastır adillikte çünkü.Emek esas alınsın.Hz cabirin malının paylaşımı için o sunnilik arab şeriatidir...esma şeriati İlahidir tek esmaya kölelik kadardır her şeyin kıymeti ilahi ölçü bu...ve Kur'an açıklamış...ayetle hadisle Kur'anı bozdular...ırk dini yaptılar Siyonizm gibidir sunnilik şirk yönüyle...
Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız. - Enbiya/88
Allah kur'anda eylemlerini zikreder beni eylemlerimle hallerimle düşüncelerimle duygularımla tanı demiştir yani...Allahı tanı...tanımadan seven şekil verirse şirke saplanır...Esmasıyla biz ol esmasında yok ol...ben deme kibirlenme...Eylemleriyle halleriyle düşünceleriyle duygularıyla yetin fazla tanımayı amaçlarsan batiniliğe girersin...Beyinsizliktir batiniliği seçmek...bildirdiği kadar bilmelisin Allahı batini fazla bilmiyor kibirlilik yaparak din tüccarı olmuş kilise gibi din tüccarı olmaktır batinilik de...alicilik de...Irkıçılıktır Siyonizm ve sunnilik ise...ırkı ululamış bilindiği kadar bil Allahı bilindiğinden fazla bilmeye kalkışırsan ya İsacı Alici kişi ululayıcı olursun yada Arabçayı Arab ırkını ulular ırkçı olursun Siyonist Allaha yakınım diyerek ırkçı din oluşturmuş sunni de Arabçı bir din oluşturmuş...Arabçıysan istersen adaletsiz ol istersen acımasız ol...Rabçı olan esmada biz olan yok olan din tüccarı olmayanlar idir çünkü esmaya kölelik kadardır yaratılanın kıymeti....hiç olduğun biz olduğun zaman kıymetlisin Allahla...nefsini ululama yok ol...esmaya tevbeye katkılı ol...nefsini ululama ırkını ululama batiniliktir kibirdir şeytanlıktır yaradılanı ululama aman...yaradılanı ulula sadece...ey din tüccarı nefsini ululadın sen İsa dedin ama İsacılığını ululadın ali dedin aliciliğini ululadın Rabçı ol...esmaya katkıcı ol...esmaya katkıcı olmayan kibirlidir...şirklidir...çünkü
Esmaya köleliktir itaatten kasır...bilinmezdir çünkü Allah...bilinen esmasıdır esmasına köleliktir itaat tevbe secde şehadet...﴾Haşr/18﴿itaatsizlikten sakının; şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır. ﴾19﴿
Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan çıkmışlardır. ﴾20﴿
Cehennemliklerle cennetlikler bir değildir. Muratlarına erecek olanlar ancak cennetliklerdir.
Tefsiri (Kur'an Yolu)
Müminler imanlarının gereği konusunda nefis muhasebesi yapmaya çağırılmakta, Allah’ı unuttukları için kötü âkıbete duçâr olanların durumuna düşmeme uyarısı yapılmakta, bu dünyada insanlara diledikleri yolu seçme özgürlüğü verilmiş olmasının onların sınanması amacına bağlı olduğu ve burada yapılıp edilenlerin cennet ve cehennem şeklinde birbirine zıt iki karşılık bulacağı hatırlatılmaktadır.
18. âyette geçen ve “yarın” anlamına gelen gad kelimesinin Kur’an’da zarf olarak kullanımları bulunmakla beraber bu şekilde (“yarın için” mânasında) kullanıldığı tek âyet budur. Bir taraftan mecazi bir anlatımla hesap gününün çok yakın olduğuna dikkat çekilirken, diğer taraftan da kelime nekre (belirsiz) şekilde kullanılarak o günün önemine, dehşetine ve mahiyetinin insanlar tarafından bilinemezliğine îmada bulunulmaktadır. Âyette nefs kelimesinin nekre olarak kullanılması ise, (yükümlü olan) her şahsın tek tek bu muhasebeyi yapma durumunda olduğunu belirtmek içindir; bu sebeple “herkes” şeklinde çevrilmiştir (Zemahşerî, IV, 84). Burada herkesin yarın için ne hazırladığına bakması istenirken öncelikli mânanın âhiret hazırlığı ve nefis muhasebesi yapmak olduğu açıktır. İnsanın ömrünü yaratılış amacına uygun geçirmek üzere dünya hayatıyla ilgili olarak geleceğe dönük plan yapması da son tahlilde bu mânanın dışında değildir. Hatta Allah Teâlâ’nın bağışlayıcılığına ve içtenlikle yapılan tövbeleri kabul ettiğine vurgu yapan âyet ve hadisler ışığında, bu ifadeden, müminin geçmişte ne kadar kusurlu davranmış olursa olsun samimi bir pişmanlık duyarak Allah’a yalvarması ve kalan zamanını doğru yönde değerlendirmesinin, bakışını ileriye yöneltmesinin istendiği anlamı da çıkarılabilir. Gerçek kişiliği bulunmamakla beraber amacı olan varlıklar olduğu için ticarî şirket ve dernek gibi tüzel kişiler de, plan hedeflerine ulaşıp ulaşmadıkları ve bu açıdan hangi noktada bulundukları hususunda belirli zaman aralıklarında bir değerlendirme yapmak; tüzel kişiliğin özelliğine göre meselâ kâr-zarar bilançosu, geçmiş dönemle ilgili faaliyet raporu hazırlamak, bunları ve geleceğe yönelik tasarılarını ilgili organlarında karara bağlamak durumundadır. İnsanların da gerek birey gerekse toplum düzeyinde, hayat yolunda varlık gayelerine uygun bir mesafe alıp almadıklarını, kendilerine verilen imkânları yerli yerince kullanıp kullanmadıklarını, tükettikleri imkânlarla elde ettikleri semereler arasında denge bulunup bulunmadığını sık sık gözden geçirmeleri gerekir. Ömrün ne zaman sona ereceği bilinmemekle beraber her an sona erebileceği ihtimali bulunduğundan bu muhasebenin sabit periyotlara bağlanması da doğru olmaz. Hayatın akışı içinde nefis muhasebesini ihmal edenler için hastalanma, yakın çevresindeki ölümler gibi bazı hatırlatıcı işaretler bulunduğu gibi, yüce dinimizde, zamanın süratle akıp gittiğine daha bir dikkatle bakabilmemiz ve bu görevi hatırlamamız için (cuma günü ve Kadir gecesi gibi) bazı mübarek gün ve geceler de belirlenmiştir.
Bu âyette iki defa geçen “sakınma” (ittikā) ifadesinden ikincisi pekiştirme amacı taşımaktadır. Bağlam dikkate alınarak, bunlardan ilkini Allah’a sevgi ve bağlılık gösterip emirlerini yerine getirme, ikincisini ise Allah’a karşı gelmekten sakınıp yasaklarına uyma konusunda titizlik göstermeye çağrı olarak düşünmek mümkündür (Zemahşerî, IV, 84). İkinciyi, “Belirtilen hali koruyun, takvâda dâim olun” mânasıyla açıklayanlar da vardır (İbn Âşûr, XXVIII, 112).
19. âyetteki “Allah’ı unutmak”tan maksadın, Allah’ın kulu olduğu bilincinden yoksunluk ve O’na karşı kulluk borcunu umursamama olduğu anlaşılmaktadır. Tevbe sûresinin 67. âyetinde aynı fiil kullanılarak münafıkların Allah’ı umursamadıkları, Allah’ın da onları kendi hallerine bıraktığı yani O’nun inâyetine lâyık görülmedikleri ve kendi tercihlerinin sorumluluğuyla baş başa kaldıkları belirtilmiştir. Burada “Allah’ı unutma”nın yaptırımı ve sonucu, “Allah’ın da onlara kendilerini unutturması” şeklinde ifade edilmiştir ki bu, Allah bilincine sahip olmayan kişinin kâmil mânada insan olma şuurunun da zayıflayacağı anlamına gelir. Bir başka anlatımla, etrafını kuşatan bunca kanıta ve kendisine verilen akıl nimetine rağmen Allah’ı unutan, O’na kul olma idraki içinde olmayan kişi gerçek anlamda kendine yabancılaşmaya, dolayısıyla hayatını boşa geçirmeye mahkûmdur. İnsanın ömür nimetini bu şekilde heder etmesi ise karşılıksız kalmayacak, 20. âyette belirtildiği üzere, –bu dünyadakinden farklı olarak– âhirette, sorumluluğunun idraki içinde davrananlardan tam olarak ayırt edilip hak ettiği muameleyi görecektir. Müfessirlerin birçoğu tarafından 19. âyet, Allah’ın, kendisine karşı görevlerini yerine getirmeyenlere, iyilik yapmayı ve kötülüklerden sakınmayı unutturması, onları bu paydan ve mutluluktan mahrum etmesi şeklinde açıklanmıştır (Taberî, XXVIII, 52-53; Şevkânî, V, 237). Bu âyetten, insanın kendini tanıması yani var oluş amacını idrak edip onu unutmaması halinde rabbini de bilmiş ve tanımış olacağı mânası da çıkarılabilir. Hz. Ali’den nakledilen “Sen kendini bil ki rabbini de bilesin” ve “Kendini bilmeyen rabbini de bilmez” anlamındaki vecizeler bu yorumu destekleyici niteliktedir (İbn Atıyye, V, 291).Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 301-303
Hamdi Oruç
Kayıt Tarihi : 20.8.2025 12:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!