Ayazın tenleri kestiği bir vakitte;
kirli üstü,
uzun ve karışık sakalıyla,
köşe başında donmuş zaman.
Bir adam değil yalnızca;
yorgunluğun ete kemiğe bürünmüş hâli.
Yılların oyduğu yüzü,
kadim bir coğrafya gibi.
nice fırtınayı yutmuş, suskun.
Saçları kirden keçeleşmiş,
çağların yüküyle kırlaşmış.
Gözleri yarı aralık;
bu dünyaya değil,
geç kalınmış bir ilgiye bakıyor.
Bakışı,
bir ömrün göğe asılı duası,
yarım kalmış bir feryat.
Üzerinde lekelerden dokunmuş palto;
avuçları açık,
tırnakları hayattan aşınmış.
Geçmişin güzel günlerini değil,
insanca bir kaderi dileniyor
alın yazısından.
Önüne atılan metal paralar
havada umut gibi parlar;
düşerken ağırlaşır,
soğuk taşta acıya dönüşür.
Ucuzdur belki;
ama her biri
bir insan ömrüne bedel.
Kış mevsiminde el açmak hayata;
yokluğun küflü kapısını,
her sabah, yeniden çalmak demektir.
Bu yalnızca açlık değil;
onurun sessiz kıyamıdır.
Yosun tutmuş hayallerin pası
çöker ruhlara.
Rüzgâr geçer yanından;
yalnızlığını
kısık bir ilahi gibi fısıldar.
Ve o,
bir an silkelenir yerinden.
Ağır yazgısı omuzlarında kıpırdar.
Sonra dilenci,
o soğuk avuçlarını,
sonsuz bir yakarışla,
yeniden açar göğe...
Kayıt Tarihi : 25.12.2025 21:01:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!