“Sevme,” diyordu haber bültenleri.
“Sevme, acı çekersin.”
Ama genç kadın, içine doğru çekilen o sıcaklığı hissediyordu.
Oysa yıllar önce aşka tövbe etmişti.
Geçen zaman, acılarını biraz da olsa unutturmuş gibiydi.
İnanıyordu hâlâ:
Bazen dilinin ucuna kadar gelir sözcükler;
Sussan dilin yanar,
Konuşsan dudakların.
Sen ise sadece yutkunup yutkunup susarsın.
İşte, sen suskunluğumun içindeki sessin.
Sevdiğim adamın sevdiği kadın olamasam da
Sevdiği bir dost olmayı başardım
Ben değildim belki elini tutmak istediği
Gözlerine bakmak istediği
Her gece uyumadan resmini öptüğü
Ben değildim
Ben,
Kalbinde yangınları büyüten kız,
Ateşiyle küle dönen sevdanın içinde
Bir damla suya hasretim.
Neden mi hep acıyla yoğruldu yüreğim, adı aşk olan dipsiz bir kuyuda?
Mutluluk, ateşle oynayan çocukların elinde,
Sen, benim yürek kıblemin ezan sesisin.
Gözlerimde kaybolan gökkuşağım,
Yüreğimde açan kır çiçeğimsin.
Seninle göz göze geldiğim her an,
Zaman ellerimden su gibi akıp gidiyor.
Suskunluğumun kırık kaburgaları arasında
Kaybettiğim beni arıyorum.
Her nefeste biraz daha kimliksizleşiyorum,
Adımı unutan aynalara bakıyorum.
Onlar da deva olmuyor kanayan yaralarıma.
Hani bana sordun ya, Erhan abi,
Maviş, unutabildin mi?
Yok abim, yok...
Sen unutabildin mi ki ben unutayım?
Unutulmuyor be abi...
Yine hasretin kıyısında özlemin tam da ortasındayım
Dilimde henüz tamamlanmamış sözcükler
Saçlarımda hüzün rüzgarları
Dudaklarımda acının gel git leri
E:
Beynimde çelik çomak oynayan çocukların gürültüsü...
Kalbimde imkânsızlığın korkusundan ne yapacağını bilmeyen damarların birbiriyle kavgası...
Ne yapacağımı bilemiyorum, kadın.
K:
Kadehimi bugün şerefine değil
Şerefsizliğine kaldırıyorum..
Hani her gece yanındakiyle yatıp
Aklındakiyle uyuyan şefersiz kalbine…
Küfürlerimin miadı doldu..
Hayranınım deniz hanım
Siz İzmirlisiniz galiba. Ben de Aydınlıyım, hemşeri sayılırız. Birbirimizi takip etmeye yorumlamaya ne dersiniz?
Dost selamlar.