Hani bilirsin pepuk kuşunu. Dünyanın hiçbir yerinde yoktur, doğasında isyankar sesi, bir o yana bir bu yana dağların, ovaların en ıssız yerlerinde yankılanmasın uçurumların.
Şimdi tükendi mi isyanlar ya da sızısı yüreğinde. Şimdi dağ mı, ova mı tükendi, ıssız kovuklarımı uçurumların, küstü mü isyankar kanatlar. Sağa bakarım sola bakarım alabildiğine inerim derinliklere, yok yok olmuştur. Yer yarılıp yerin dibine mi sığınmıştır. Yok işte.
Bir acının bir sızının bittiği nerede görülmüştür. Kendisi ile ağlayan isyankar yürekler taş mı olmuştur? Taşa ağlasa, taş yarılsa içine sığınacaktır. Bir pepuk kuşudur isyanım, sessiz harflerin sesli çığlığıdır, avazım çıktığı kadar. Bilirim çaresi yoktur, bilirim hayallerin nerede son bulacağını. Bilmez miyim masalların mavisini, kim bana rengini verecek mavinin. Bilmez miyim kolların, bilmez miyim omuzların yükünü. Kimi kendime pepuk kuşu yapacağım. Nasıl dayanır mavi gökyüzü çırpınan kanatlara. Hangi rüzgar kaldırır kırık kanatları? Hangi fırtınaya kapılır? Ya ben nasıl sığınırım kovuklarına göğsünün? Ya ben lal mı oldum, ya ben kör mü oldum? Bu öyle bir masal ki, kor ateşin yelesine takılmamış doludizgin giden bir atın gamsız haykırışıdır. Nasıl zapt edilir bu ateş bilen var mı, Zerdüşt babaya yalvarırım. Seni saran hayallerim olmasın, seni saran düşlerim olmasın. Kanadı kırık düşmüşüm…
Kim ki maviye tutulmuş, o bir pepuktur.
Hemen yanındaki alevlere kaldırıp kendini attı, eğilip toprağı öptü alevlerin içinde, dudakları kıpkırmızı oldu. Dudaklarından içine aktı ne kadar size varsa, simdi nereye, hangi dağa, hangi kovuğa sığınsın. Bir gelincik olsa uçsa, uçurumlara kanat çırpsa, rüzgara, toza toprağa karışsa.
Bir selin içinde yuvarlanan kaya gibi gurultu çıkardı, nereye yuvarlandığını bilemez, bıraktı kendini öylece. Hani ayağına taş bağlayıp nehrin karanlıklarına bırakırsın ya, çöküp kalırsın derinliklere kımıltısız.
sevgili,
seni unutmadım
yüreğimin arka sokaklarında sakladım seni
belki tuhaf gelir,
oralar çamurlarla kaplı
sokak lambaları da yanmıyor
dedim bir köşede, tohum olsam
bir saksıya konsam
su olmasa da olur
çiçek açsam,
dikenlerim batmasa, kanatmasa kimseyi
koklasa derin derin, derin
sevdanı
bir bulutlara
bir de yapraklara
yükleme gülüm
ola ki rüzgara kapılır da
dökülür
ve sen tükeneceğinden korkuyorsun
korkularından korktuğun hiç olmadı mı senin…
sen evet, sen
sen benim en zavallı yanlışımsın
ne yazık ki benim yanlışımsın
onun için senin kirlettiğin yanlışları
kapatalım pencereleri istersen
gölgemiz bize kalsın,
nefesimiz kapının arkasında,
sen kal
yakışır sana
sokaklar
ne zaman bahçelerinden koşarak
geçsem,
o
hep beni süzerdi
o
hep beni süzdüğünde
sen
küçüklüğümde kalan
alışkanlığım,
yüreğime çöreklenmiş
yaramsın,
sen
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!