Bu bakış açısını kulağım ile ilk Beykoz da duydum. Müteahhit mücahit biri söyledi.
Böyle bir anlayış kabul edilir ise tabi ki çalarlar, tabi çaldırırlar ve bunu da çalışıyoruz diye satarlar.
İlke etik ahlak şudur;
Toplumun ortak hukukuna uygun çalışacaklar. Bunun için toplum temsili elde ettiler. Toplum temsili toplum yararına para harcama yetkisi demektir. Temsil elde edince devlet olmuş olmuyorsunuz.
Devlet başka bir ilkedir, temsil geçici bir görevdir.
O müteahhit mücahide dedim ki olmaz öyle şey siz böyle düşünürseniz yarın bu çürümeye yol açar bunlar devlet biziz demeye kalkar.
Yillar sonra nitekim bunuda gördük birileri devlet biziz diye sokaklarda yaygara koparmaya çalıştı. Medya bunu görmezden gelmedi.
Medya zaten çürümenin bir başka adresi oldu.
Para (reklam) karşılığında kitle imha silahı olarak çürümeye en çok katkı sunan kafa karışıklığını sözde özgürlük adı altında şarlatan piyasası haline getirdi.
Varlık göstermenin başka yolu kalmayınca direniş gösteren medyanın da cezalar veya reklam alamama tehdidi ile karşı karşıya kalıyor kaçınılmaz çürümenin alternatifide yaşatılıyordu.
Başka bir güç ülke yönetecek ise yine soygun düzeni devam etmesi gerekiyor anlayışı dayatmaya dönüştü.
Oysa sevgi kültürü etik ahlak anlayışı bu düzeni yeryüzünde kökünden değiştirecek bir evrensel bilinç gücü ile geldi.
Medya ve sosyal ağların kötüye kullanılmasını eleştirmeden bunu iyi bir gelişme olarak gören her düşünce bugün oturup bunu bir kez daha bu çürüme sonrası düşünmesi gerekiyor. Böyle bir özgürlük ahlak anlayışı olamaz. Toplum bozulur ise devlet yıkılır sonuçta. Bugün bu niyet suç üstü yakalandı.
Düşman yüz yıl önce ne demişti Türkleri yenmek istiyorsanız dinci misyoner faaliyetleri destekleyip devleti ele geçirmelerini sağlarsanız onlar Türkleri dini kullanarak yener diyordu.
Bu 1938 sonrası sahneye kondu bugün final yapmak isterken 1924 etik ahlakı evrensel bilinç ahlakı olarak geldi ve bu zulmü durdurdu.
Kitle imha silahı ile toplumun karşısına sermaye piyasası soygununa söz edemeyenler çıkartılıyor. Başka doğru yok gibi. Tümü Mustafa Kemal Atatürk'ün ismini kullanarak ilkesine sırt çeviriyor haliyle toplumsal gelişmeden mağdur kalmış toplum yaşananları anlamıyor. Anlayan çıkarına uygun göz yumuyor çoğu kendini satıyordu.
Yanlışın birini bırakan ötekine sarılıyordu. Bugün yine böyle bir deneme yapacaklar.
Kişisel gelişim sağlamış topluma yararlı dokunacak insanlara küçük nefes alıp verme alanları yeterli görülüyordu. Onlar kendi aralarında gerçeği konuşuyor toplumunun geneline ulaşma olanakları yoktu. Aydın sorunu var diye bu şartlar da eleştiri yapmak haksızlık olur.
Toplumu satan aydın sorunu var demek doğru olur.
Üniversiteler kafe ve restoranlar dahil eğlence yerlerini atakta tutan lise düzeyi bile eğitim ve öğretim vermeyen meslek öğrenen insanların da soyugun sisteme işsizlik sopası ile esir alınarak köle edilerek kazandıklarını eve gidene kadar soygun sisteme geri verdikleri bir düzen siyaset, medya ve bu soygundan yana şarlatanlar tarafından tartışması bile söz konusu olmayacak bir şekilde savunuyordu.
Tüketim alışkanlıkları 1950'den bugüne değişerek ele geçirilen nesiller ile bu toplum bu hale geldi. Hiç çalışmadan başkalarının sırtından geçinmek bir tüketim soygun alışkanlığı değil mi?
Kimsenin midesi kimseden büyük değilse yüzde yirmi kesimin nasıl olurda midesi ve cebi herkesten büyük olur ve herşeye bunlar karar vermeye kalkar.
Sermaye bunu bir yatırım alanı olarak görüyordu.
Satın alınan herkes mesleği ne olursa olsun sistemin malı oluyordu.
Son çeyrek yüzyılın en büyük çürümesi adına insan ticaretinin en büyük ticaret haline gelmiş olmasıdır.
Kritik köşe yerlere toplumu etkileyen kişiler satın alınarak siyaset, sermaye, medya ve ticaret vb alanlar da onlar örmek gösteriliyor sizde kendinizi çok iyi satarsanız bu yaşam standartlarına sizde kavuşursunuz.
Profesör yalan söylüyor ve aldatmak için konuşuyordu.
Bugün diploma rezaleti çürümeye farklı bir boyut kazandırdı. Bu insanların sahte diploma ile yetiştirdiği toplumdan ne çıkar?
Bu kadar imam besleyen bir anlayışın etik ahlakı bütün kaynağı çalışmadan cehalet üreten sisteme aktarmaktı. İmam diye memur kadrosu olabilir mi?
İmam hatipler siyasetin arka bahçesi olacak diyen dinci ve kinci siyaset anlayışı böyledir. Başka bir sonuç vermez.
Irkçılık, mezhepçilik ve bölücülük alt yapı olarak ulus birliğini bozmaya yönelik madde güç desteği ile adeta devleti ve piyasayı soyuyurdu.
Kendi anlayışından olmayana kimse iş vermiyor.
Güç sağlayan işler bayilik adı altında belli ırk ve mezhep dahili olan işbirlikçilere veriliyordu. Hamili tanıdık yöntemler ile liyakat yok edildi.
Bugün bu sistem kara para aklama sistemine dönmüş durumda defalarca uyarı yazılar yazdım çalıştığım yıllarda bununla savaştım ve her seferinde kötü olan yanlışa karşı çıktığım için dışlanan oldum.
Bankacılık ve akaryakıt sektörü kara para aklama da gizli bir işbirliği yapıyor. Bu kötülüğe karşı çıktım kötü oldum. Suçlandım. Suçum kötülüğe hizmet etmemek oldu.
Türk ulusunun vicdanına bırakıyorum. Evrensel bilinç uyanmayan ve destek olan herkesi yok ediş bedeli ile cezalandıracak.
Bu süreç her cana sorumluluk ve sınavı oldu.
Doğru belli yanlış belli, seçimini herkes yapsın şimdi.
Sabırla sonunu bildiğim için ilkeli bir yurttaş olarak direniş ve mücadelemi tek başıma sürdürüyorum.
Yurttaşlık bağı dışında farklı örgütlü güçler üremesine sebep olursanız veya buna izin verirseniz cemaat terör örgütü her kılıkda yaşar.
Türk ulusu adına her güç hukuk dışına çıkamaz.
Nitekim cemaat terör örgütünün sermaye ayağı ve siyaset tarafı hala yaşıyor. Türkçe olimpiyatları sponsoru koç holding birde Fenerbahçe ile fanatizm üzerinden varlığını sürdürmek istedi buna göz yumuldu.
Bu bile tek başına bir çürümedir.
2001 yılı kur vurgunu yapması için merkez bankası başkanı Gazi Erçel bilderberg cemaati ülkemiz ayağını yöneten Mustafa Koç gizli toplantılara dahil etti sonra 11 Eylül 2001 tarihinde bize ikiz kuleler ile savaş açtılar sözde terör adı altında aynı gün kurun iki katına çıkacağı haberini tüsiad patronlarına bilgi vererek bir gecede servetleri kadar vurgun vurdular. O yıllarda çalıştığım bankanın Mahmutpaşa şubesinde çalışıyordum bu krizden en güçlü çıkan banka biz olduk dediler.
Nasıl olur diyen ilk ve tek bankacı oldum.
12 Eylül 2012 tarihine kadar karanlık sicil kaydı yutmaya devam ettim.
21 Aralık 2015 tarihinde bu soygun sisteminin yıkıldığını çürümüş bir soygun sistemi olduğunu ve çalınanların geri alınması gerektiğini 1950'de başlayan her mahallede bir milyoner zihniyeti bu soygunu çok partili siyasi partiler sayesinde yaptı.
Satın alma gücü ticaretinin ötesinde karşılıksız para basarak karşılığı olan maddi değerleri çalma sistemini yıktı Mobbing Bank Türk Fırtınası.
Faize karşı olduğunu söyleyip bu sisteme en büyük hizmeti sunan siyaset ile aynı düşünmüyorum. Bu konuda toplum aldatıldı.
Gücü olan gücüne güç kattı gücü olmayan bu gücü doyurmak için adeta çürümenin haksız yere suçlusu oldu.
Her iki tarafın da suçu vardı. Bu suç karşılıklı çıkar ilişkileri ile bugün tıkandı ve bitti.
Şimdi de herkes Türk ve Mustafa Kemal Atatürk kılığına ırkçı bir siyaset anlayışı ile dönüştürmek gibi bir siyaset deneniyor.
Oysa Türk ulus birliği, beraberliği ve biz bütünlük içinde toprak bütünlüğü hiçbir ayrımcılık yapılmadan yurttaş hukuku içinde herkes bir araya gelmelidir.
Siyasi partiler ve ideolojilerin çağı bu sebeple kapanmıştır.
Bölücülük 2071 hedefinin Anadolu ve Asya'nın hristiyan yapılması projesidir.
Evrensel bilincin ürettiği tufan güç ile çaǧ değişmiş mesih ve mehdi safsatası tarih olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacak gerçeği yaşamda en hakiki mürşit ilimdir ile yarın kalan adam oğulları devrimi tamamlandı. Mustafa Kemal Atatürk'ün askeri o görevi layıkıyla yerine getirdi.
♾️▪️Önder Karaçay ▪️♾️
Önder KaraçayKayıt Tarihi : 7.8.2025 13:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!