Tarih yürürken ağır ağır,
kaplumbağa adımlarında sürüklenirken çağlar,
kapitalizmde birden yıldırım çaktı:
hızla büyüdü ve hızla çürüdü.
Önce liberalizmin masasında
“özgürlük, eşitlik” şarkıları söyledi,
sonra tekellerin karanlığında
kendi şarkısını boğazladı.
Serbest pazar dedi, zincirleri ördü,
demokrasi dedi, faşizme sarıldı.
İki büyük paylaşım savaşı
çözülmenin kanlı işaretleriydi.
Almanya’da, İtalya’da açığa çıkan yüz,
ABD’nin McCarthy cellatlarında da vardı,
Avrupa’nın “demokrat” salonlarında da.
1950’lerden sonra kurulan masa büyüdü:
IMF’nin defteri,
Dünya Bankası’nın kasası,
NATO’nun silah deposu,
ve “demokrasi projesi” diye süslenen AB.
Hepsi bir merkez,
hepsi bir patronluk için kuruldu.
Ulus devletler artık
küresel merkezin taşra şubeleri:
kendi kararlarını alır gibi yapıp
başka kalemlerden gelen satırları okuyorlar.
“Ulusal çıkar” dedikleri,
bir raporun dipnotu,
bir kredi anlaşmasının eki.
Sosyal demokrasi masalıyla
işçilerin önüne bir parmak bal uzatıldı,
Kriz artık süreklilik,
çıkışsızlık artık kural.
Kapitalizmin her yeni hamlesi
bir başka çöküşün kapısını açıyor.
Orta Doğu’da kanlı taşeron örgütler,
Afrika’da ölüm çeteleri,
Avrupa’da borç krizleri,
Yunanistan’ın adalarını sat diyen ses…
Hepsi aynı ağızdan çıkar:
küresel sermayenin dişleri.
Ve işçi sınıfı örgütsüz bırakıldıkça
bu dişler daha derin gömülür.
Ama sahne de hızla döner:
çürüyen her sistem
bir başka doğumun sancısını büyütür.
Ve o sancıdan doğacak olan,
işçi sınıfının kızıl ufkudur.
Yaşasın sosyalizm!
Yaşasın halkların kardeşliği!
Kayıt Tarihi : 1.10.2025 11:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!