yalova sırtlarında
lâledere köyünde geziyordum
bir çobanla tanıştım
biraz konuştum
yirmiden fazlaydı güttüğü koyun
temiz yüzlüydü
konuşkan güleç
“nasıl bir iş koyun gütmek” diye sordum
“valla beyim” dedi adam “ne bileyim? ”
“kendimi bildim bileli böyleyim”
“sabah götürür yayarım çayıra
akşama dek otlar uyur dururlar
başlarında da bekçi köpekleri var
ötesini mevlâm kayıra”
içim ürpererek düşündüm ki
bizleri yönetmeli belki
ne eğitim
ne bilgi görgü
ne bir başka konuda deneyim
iyi bir adam belli
fakat aval mı aval
sırtına vermişler bir kepenek
elinde bir sopa bir de kaval
neler düşünüyorum ki böyle
sadece maval
fakat düşünelim bir daha
ne olur ki yönetse ülkeyi
belki de görürdü perişan halimizi
avrupa’da yerdeki gururumuzu
amerika’ya eğik belimizi
yâni bunca yıl
bunca böyyük güttü de
koyundan keçiye mi döndürdü bizi?
iki genç geçti yanımızdan
“bunlar da çoban mı? ” dedim
“yok beyim yok” diye sırıttı kurnaz kurnaz
“bunlar şehire gittiler okumaya
ara sıra gelirler buraya
ikiside çobanlık filan edemez..
bırak çobanlığı iki kaz versen güdemez”
kendi ümmi
hakir görür ilmi
beylik versen kazara
pederini keser değil mi?
kafamda belkilerle dönüyorum istanbul’a
montum pamuk gibi tüylere dönüşmüş sanki
tipik bir metamorphosis hadisesi
dört ayak üzerinde yürür gibiyim
dudaklarımda kırık bir meleme sesi
insanlar dönüp dönüp bakıyorlar
“deli mi ne bu adam? ” dercesine
zira tutamıyorum kendimi
aldı beni çılgın bir gülme krizi
arkamda var mı acaba
siyah noktacıklar halinde bir dönüşüm izi?
(17 aralık ’06)
Fuat EriçokKayıt Tarihi : 17.12.2006 16:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Gerçekten Laledere'deki çobanlar insana daha bir değer veriyorlar.
TÜM YORUMLAR (1)