Gece ayaza dönmüş
şehir titrek uykularda
üşüyor ruhumun çıplak ayakları
neredesin?
gözlerin hangi limanlara demir attı söyle
uzun yolculuklar sonrası
bir demli çay molası
saatler gece yarısı bilmem kaç
üşürüm...
hafifçe rüzgar sokulur koynuma
Duyar gibiyim
İmbatlara karışmış sesini
Uzaklara yelken açmış bir geminin ardından bakarken ufuklara
Gözlerindeki yosun kokusuyla karışık
Bir Akdeniz akşamıdır şimdi soluduğum
Ansızın sarsıldı
Rüya şehrin insanları.
Balkondaki saksılar saçılmıştı yerlere
Bir menekşe kanıyordu,öylece
Camlar kesmişti belki de tenini
Belki de....örümcek tutmuş beyinleriyle öfkeli adamlar
Ayın şavkı gözlerinde....
Gözlerin bir çocuk...
Bakışlarında dans eden ben miyim?
Ne zaman yağmur yağsa bir kente
Su basar bodrum katlarını düşlerimin
Ve ıslanır içimde bir çocuk...
Sele kapılır bir şiir daha sessizce gecede....
Yağmurların habercisi olmalı
Bu kurşuni gökyüzü
Nasılda sancıda bulutlar!
Fırtına öncesi sessizliğe aldanma
Belli ki kopacak bir isyan az sonra
Ve doğacak bulutların çocukları
Güvercinler uçuşur göklere...
Güvercinler ki beyaz...
Kir tutmuş kanatlarında siyah beyaz bir resim oluverir şehirler...
Biten bir aşkın son düdüğünü çalarak uzaklaşırken bir gemi...
Sokak kedilerinde fareleri hayrete düşürecek bir keder...
kınından çıktı ruhum
savruluyorum...
bir uçurtmayım...
iri gözlü bir çocuğun ellerinde...
şehir tumturaklı kalabalıklarıyla çok gerilerde
Uzanırdı rüzgarda salkım söğütler
Eski peynir tenekeleri içinde açardı hercailer
Aldırmaksızın saksılarında yazan
Yağlı Ezine peyniri yazısına.
Açarlardı bir başka umutla
O kadar saf ve temizki anlatamam şiirleri tutku haline getirebiliyor insanı o belki bilmiyor fazla benim onu takip ettğimi ama onun okumadığım şiiri yok tarzını çok seviyorum...
Merhaba dostum...