Saçı sakalına karışmış yaşlı adam., sanki yarım kalmış bir roman kahramanı gibi., çıkıp sayfaların arasından., ağıtlaştırılmış adımlarla bana doğru yürümeye başladı…Temelinden sökülmüş bir odanın duvarlarını pankart gibi elinde taşıyordu…Tam önümden geçerken durdu ve pankartta yazılanları okumamı ister gibi gözlerimin içine baktı…
. . ,
Saçı sakalına karışmış bu yaşlı adam., gözlerini ayırıp gözlerimden kendi sırtına yapıştırdı. Ve rotasını yolun sonundaki tünele doğru ayarladığı adımlarıyla ağır-ağır yürümeye başladı… Temelinden söktüğü odasının duvarlarını bir pankart gibi elinde taşıyordu… Arkasından bakarken gördüm ki., elinde taşıdığı pankartın arka yüzünde de yazılanlar vardı ve o bunları da okumamı istiyordu …
. . ,
Saçı sakalına karışmış yaşlı adam tünelin girişine geldi ve sırtındaki gözlerini gözlerime bırakarak karanlığa karışırken yarım kalmış bir romanın arka kapağına resmini yerleştiriyor gibiydi… Öylece bakıp kaldım ardından… Ve o an gördüm bu yaşlı adamın bana ne kadar çok benzediğini… Yaşadıklarının temelinden söktüğü duvarları., yaşanamamışlıkların pankartı gibi elinde taşıyor ve gözlerini arkada bırakarak bir ömür gibi önümden geçip gidiyordu…
Oyun saati bitmişti…
.
sol tarafından kalkmış bir taze
sabah bulunsun yanında
Kent! gümüş kanatlı melek
yalancı düşler uyuyor olsun
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta