Takılıp kalmış olduklarımızın peşinde koşarken,
Alışageldiklerimizden kopmaya cesaret edemediğimizden,
Küçücük bir dünyaya mahkum ediyoruz bilmeden kendimizi,
Karşımıza önce çıkanlara vererek herşeyimizi.
Zor,görünmez bağların dizgininden kurtulması
Zor,insanın kendini içinde bulduğu yalanlardan sıyrılması,
Kapatırsın gözlerini,sanırsın,görmezsen yok olur gerçekler
..
anlatmak zordur kelimelerin içinde boguldugunda,
ya da anlamaya çalişirsin kelimelerin içinde boguşarak,
acitsalar da canini,yaralasalar da yüregini,
söz agizdan çikmiştir ve söz agizdan bir kere çikar...
neden insan daha fazlasini ister? sevmek sevilmek parayla degil ki,bir zamanlar havayla,su gibi.. şimdi hava da,su da para..bence sevmek sevilmek te para olmadan başlamaliyiz degil mi sevmeye! yoksa bunlar da mi oldu para... bitti mi sevgiler,yalniz mi kaldi sevgililer gülhane parkinda... bilinmezdir ki sevmek dünyanin en güzel şeyi,
ama inat edecekler.. sevmeyin tamam ama,elbette seven insanlar da...
..
Bir tesadüf,
Gözlerimle gözlerinin buluşma hikayesi...
Sonbaharın sonlarında
Grileşen denizin yanındaki parkta...
Bir tesadüf,
Yapraklara adanmış bir ömrün hikayesini
..
sevgi varkende yaşanır ayrılıklar
hoşçakal der dilin yüreğin sızlar
sebep ne zamandır ne de şartlar
yeni bir dünya vardır önünde
yeni bir masal..
korkarsın elinde değil korkarsın
durulsun istersin hayat
..
Sert mizaçlı, hiç gülmeyen bir adamdı
Küçük, bahçeli bir evde yalnız yaşardı
Çocuklara içi giderek bakar,
Yine de huysuz ihtiyarı oynardı
'Nasıl bilirsiniz' deseler 'iyi' diyen bir Allah'ın kulu çıkmazdı belki,
Kendi halinde huysuz bir ihtiyardı işte...
Belliki hayat basamaklarında noksanları vardı.
..
Birgün karsima çikma cesaretini bulursan,
Çek silahini beni kalbimden vur.
Çünkü seni sevdigimi,
Seni özledigimi,
Sana cesaret edip söyleyemedim,
Senden simdi utaniyorum.
..
Bir sevdaya düşütü mü gönül, gül kokusunda tadar her çileyi, artar ruh sıcaklığı her nefeste. Sevgili ister uzak,ister yakın olsun; öyle bir yangınla yanar ki hasret iliklerine kadar işlemiş, özlem bütün varlığını çepeçevre sarmıştır ya... sevmiştir bir kere gönül uslanmaz.
Kavuşamayacak olmaktır en acısı, hele birde kanına girip de üstüne saldılarsa sevdiğini gel de çek bu çilenin öfkesini. Sevdalara inat etmiş zulüm türküsü besteleyen nice sultan vardır yalnız adı sultan olan. gözünü aşka dikmiş nice vicdan vardır adı vicdan olan. Bir ayrılık bestesi tüm yüreğini sarmıştır çepeçevre; ya sevgili yüz çevirip gitmiştir, ya birileri ayırmıştır, bir yalanla hileyle kahpece... Oysa yürekte ki o büyük yangın hiç sönmeyecek sevda hiç bitmeyecektir. Bırak sevda kazansın sevda hakim olsun yüreklere, gönüllere.
Kim bilir hangi hayallerle bezemişti yüreğini Mecnun! kim bilir ne güzel bir yuvası olacaktı Ferhat’ın ve Şirin ne güzel analık yapacaktı çocuklarına. Bırakmadılar Aslıyı Kerem’ e, Kays’ ı Leylasına. Yinede tükenmedi sevgileri, bitmedi aşkları, tutkuyla sarıldılar umutlarına, feda ettiler sevgi uğruna, sevgili uğruna ömrü... Sevdanın zaferi için koştular Azrail’in kollarına.
Ne pes etmez, yenilmez duygudur sevgi, aldırmaz gül ‘ ün dikenine, aldırmaz aşkın yakanına. Bir cesaret yumağı olur insanın yüreğine “koş” der; ölümde olsa yolumun sonunda “canana koş”. Duvarlar gerilse de önüne, engelle atılsa da yoluna sıkı tut beni ve koş. Koş ki ey gönül ben kazanayım. Koş ki ey insan sevda kazansın!
Nicedir bir ateş yanar içimde, bir sel ki gözlerimden boşalan ve ant içtim sevdamı zaferle buluşturmaya, sonu kahırda olsa, çileye bulaşsa, acıda olsa sonu sevdaya koşuyorum hiç durmadan. Nice sevdalıların gönlünü ayna yaptım gönlüme. Öyle bir sevdim ki öyle bir vuruldum ki daha ilk bakışımda meydan okudum ölüme. Sende uzat elini sevgili ellerime, yüreğini yüreğime yasla. Bir damla yaş düşmesin gözünden, mani olmasın hiçbir şey sevgine.Sarıl, aynı ateşle aynı aşkla sarıl ki...
Bırak Sevda Kazansın! ....
..
Ufacık bir bebeğin
Annesini emmesi gibi
Tutmuşuz biribirimizin göğsünü
Içimizdeki o kimseye vermeye bile cesaret edemediğimiz
Sevgilerimizi emiyoruz yanyana
İşte burdan çıkıyor,
Ben senin oğlunum, sende benim kızımsın aslında.
..
Ben yalnız dans ederdim
Ve sen ne zaman elimi tutsan
Tökezler, yere düşerdim.
Düşün!
Ne cesaret!
Bir dansı bile beceremeyen ben!
Seninle bir ömür hayal ederdim!
..
Hüzünlü bir sonbahar akşamında görmüştüm seni,
Sevginin, Gönül sevdasının hasretini çekerken sen gelmiştin yüreğime…
Ama sana açamadım duygularımı, duygularımı gizledikçe sen içimde hep bir sır olarak kaldın…
Cesaret edemedim konuşmaya uzaktan sevdim hep,
Uzakta ki sevdamdın benim…
Al yazmalım, dağ ceylanım ben seni hep sevdim, hep seveceğim…
Seni sevmek hayatın bana kestiği tek yönlü bilet,
..
Nice sultanların uğruna canlar verdiği,
Her asırda şairlerin aşka geldiği,
Kiminin hayalinde yaşayan bir vuslat,
Kiminin oyununda hayat bulan bir tirat.
Bazen cesaret olur uçar enginlerde,
Aşk olur bazen sürer gecelerce.
..
Aşık oldum ben sana
Özlüyorum hep ama
Bir cesaret alsan
Teklif etsen bana
Deliler gibi seviyorum
Herşeyimi veriyorum
..
Nedir bilir misin, gerçekten sevipte söyleyememek sevdiğine
İlk önce nefes alışverişin hızlanır zamanı geldiğini hissettiğinde
Lakin cesaret edemezsin lal olur dilin baktığında gözlerine
Üzülürsün belki ama tekrar denemek istersin başka bir günde
Fakat o günlerde uzar gider sonu olmayan başka günlere
Eminim artık dökeceğim artık içimi yazarakta olsa sözcüklerle
Razısan sende söylüyorum işte sevdiğimi bakarsan ilk harflere
..
Aklıma sığmıyor bu bencillik
İçinde yarınları olmayan yalın düşler
Sırtında hala dünlerin yükünü taşıyan
Bugünlere hiç cesaret bırakmayan
Adına ömürlük hata denen
Aslında doğru olan yanlışlar
Aklıma sığmıyor
..
İstanbul
Sevgili koca bilge kent; anılarımın sürgün başkenti,Tarihin ve bilgeliğin kutsal coğrafyası,savaşların kavgalı denizini içinde saklayan kristal güzellik,yağmurlarında ruhumu yıkadığım duru isyanım,mahallelerinde aşka oynadığım,sokaklarında ise firari bir yalnızlığa cirit attığım sevgili yarim...
Koynunda yıldızlarına aşık olduğum bir sevda masalısın sen..Boğaza yakın birahenelerinde deniz yosunlarını hayal ettiğim biranın ekşimtırak tadı....Kalabalık meydanlarında güneşe yürüdüğüm,deniz otübüslerinde alemlere daldığım,soylu güzellik! ...Irak topraklara uçarken güneşi selamlayan yüksek yüksek teyyarelerinle yeryüzüne ufuktan gülüşünü görüyorum senin…sirkeci garından raylara uzanan tatlı serüven....Her müzesinde sanatın ve kültürün devrim motifleri…sevmek başkadır sende gülümsemek’te öyle...
Nasıl anlatsam seni bilemiyorum,galiba en güzel bir şair anlatabilir seni! benim gibi rakı kokusundan imrenen bir adam ne anlar istanbulun tanrı kokan güzelliğinden...Evet sevgili istanbul seni devrik ve kafiyesiz yazılarla anıyorum! Geceleri esin perilerinle seviştiğim bu fakir yalnızlığımla ancak bunu yapabiliyorum,bağışla! sevgili gökyüzüne bir kompozisyonla ellerimi uzatmak isteyişimde hep sen varsın düşümde,sana ilahi bir beste geçiyorum içimden,belki sesim yankılanırda cesaret bulurum,cennet iklimlerinde diye...Ah hiçbir şekilde adalarında körebe oynamadığımı bilsen de ağlasan bu yabancı halime....Eski bir keman konçertosu eşliğinde aziz ruhunun kanatlarıyla kız kulesine,aşka uçtuğum büyük gemi...Sen kanımı yüce bir edebiyat ve sanat zevki ile besliyorsun,teşekkürler yazıyorum uçurtmamı bıraktığım sonsuz ülkene...
..
yarasa iştahıyla saldırmıştı gece
zamansız yakalanmıştık aşk a
karanlıgı parçalamıştı yüzümüzü
ayıplarını göremeden gözlerimiz
zorba bir efendi olmuştu ihtiras
köle gibi çalıyordu bedenlerimiz
kılıçtan keskindi sevişmelerimiz
..
Pusu kurmuş kahpe sözler
Bu vatanı bölmek ister
Cesaret sizde ne gezer
Mağaralarda havlar hain itler
Dön de bak geçmişe
Burası şanlı Türkiye
Ezberle ulan it
..
Bugün, gene yağmur yağdı...
Yaralı yüreğime, gene hüzün olup çiseledi...!
Ve ben sensiz yürümeye cesaret edemedim...!
Sağnak sağnak Bulutlara eşlik etti kirpiklerim...!
İçim içim ağladım...
Ve içim içim kendimi yedim...!
Ben, yağmuru değil, Yağmurlar altında
..
Zaman içinde yok oluyor ruhum
Biliyorum ama engel olamıyorum
Neden anlamsızca yaşıyorum
Yaşam artık benim için bir acı
Katlanmak çok zor geliyor
Nasıl kurtulucam biliyorum
..
SIRA SENDE
İç çekiyorsun bu gece yine derinden. Yine yeniden, on dakika öncesini, dünü, bir yıl öncesini ve kaç yıllar öncesini çekiyorsun derin bir nefesle içine. Aynaya bakıyorsun fakat aynı yüzü görüyorum yine ve yeniden soluk, mutsuz, memnuniyetsiz, gülmeye çalışan ama samimi olmayan bir tebessüm yalnızca suratında oluşan. Saçın aynı kaşın aynı bir of çekiyorum yine sen ve ben, her şey aynı. Dün yaşanan ve bu sabah yaşanan. Acılar aynı, dertler aynı, haberler aynı. Ne oluyor kendi eksenimizde dönüyoruz devamlı. Ben bu sahneyi görmüştüm birkaç yüz kere daha. Bu gözyaşını bu geceyi tanıyorum yine o işte yapıştı yakamıza başarısızlık mıydı adı? Yok, yalnızlıktı sanırım. Yo hayır adın neydi senin ya yetersizlik, tembellik, huysuz muydu adın. Her neyse zaten isimleri tutamam hiç aklımda. Gördüm mü bilirim ama bu kez görmekte zorluk çekiyorum, başka biri ya da bir şey bu. İsyan mı diyesim var ama karşılaşmadım seninle daha önce, kaçmak mı desem yok bu kaçamaktan farklı. Aynaya bakıyorsun yeniden, gözlerim evet ne güzel renkli ve parlak aslında. Saçlarım evet çok güzel ama senelerdir taşıyorum, beklide bu yüzü biraz göstermek gerek. Bir değişiklik yapalım ne olabilir… Makas vardı buralarda biraz saçlardan alalım. Böyle şekilsiz oldu biraz daha kessek ne olacak ki ben buradayım. Biraz daha dur en iyisi çok küçükken annemin kestiği gibi keseyim kısacık kulak hizasında hadi cesaret küçücük bir değişiklik işte. Bir kere makası vur gerisi zaten mecburen kesilmek zorunda. Tamam, bu da oldu yaşlara aldırma kestin artık hepsi aynı olmalı hadi başladın bitir işte. Tamam, kestin işte güzel oldu ama bak. Ne kadar da korkaksın değişmekten ne kadarda korkarsın hep. Fakat ben bıkmıştım bu eksen etrafında dönmekten. Tamam, sus artık ağlama değişecek, yeniden sıfırdan diyordun işte hayat önünde seninle şekillenmek üzere bekliyor. İşten ayrıldın biraz zoraki olsa da, aşk yok, görüntünü de değiştirdin bakalım neler olacak yeni oyunda. Şimdi oyunun kurallarını belirleyelim. Kazanana ödül olarak huzur verelim kaybedene bir ceza verelim. Ben eşeğim dedirtelim güleriz biraz ne dersin. Ne çok eşeklik ettiğin zamanlar oldu daha önce de değil mi. Mızmızlık etme hadi bozma şimdi oyunu. Bahane yok bak düşüp dizini kanattığında ağlayıp kaçmakta yok. Yara bu geçer biliyorsun sende bal gibi. Hadi ooo piti piti evet sıra sende. Sen başlıyorsun ebesin. Gözlerini bağlayalım. Sezgilerine kulak ver ebele kimi ve neyi istiyorsan. Korkma güven ve koş uyarırım büyük bir tehlike anında ve ebelemekten de korkma düşürürüm diye. Ebe olan da eğlenecek ve oda başkasını ve kim bilir belki yeniden seni ebeleyecek. Sonra da yüksekten atlama yarışı yaparız. Bakalım kim en yüksekten atlayacak. Bilirim korkarsın ama hatırlasana küçükken de nasıl korkardın ama hırs yapıp bırakırdın kendini boşluğa. Tamam, bizimde var ödevlerimiz ama biraz oynayalım sonrada ödevleri yaparız. Bir kez de yapmasak ne olur ki yani artı yerine bir eksi olur defterde altüstü. Sonra çalışıp telafi ederiz nasılsa. Yapmadık sanki daha önce, hadi bahane yok. Sonrada saklambaç oynayacağız. Saklananları bulup ebeleyeceğiz. Ebe söbe buldum seni işte buldum sensin ebe. Sıra sende hadi sende bul beni. Hadi tembellik etme ben ödülümü almak ve huzurla uyumak istiyorum.
..