Sana anlatmak istediklerimi anlatabilseydim eğer
Yani duygularımın aynası olsaydı ellerimde
Yaşam o sözcüklerle guzelleşirdi inan.
Yazılamayan yazılanı küçümsemekte haklı
Peki ya söylenebilenler ne yapsın
En kifayetsiz olanlar da bu zavallılar
Çünkü senin gözlerine bakarken konuşmak
..
Bir tuval çizerim
her kırptığımda gözlerimi
gözkapaklarımın içine
kırpmaya cesaret edemem
seninle göz göze geldiğimde
gözlerin benden kaçacak diye.
..
Zoraki bir tebessüm,
Salınarak dolanır kıvrımlarında yüzün,
Arkasında gizli hüzün sessiz...
Yavaşlar bakışlarında gördüğün zaman,
Sadece an, yani yaşam,
Yabandasın, uzaksın belli,
Sindirememiş bünye henüz gerçeği,
..
Aç karınla soru çözmeye benziyor, seninle hayallerim,
çözüyor, çözüyorum doymuyorum.
Okumak karın doyurmuyormuş demek,
bilmek yetmezmiş,
cesaret yüzüne bakabilmek,
ilk adım elini tutabilmek,
doymak seni sevmekmiş,
..
En güzel yıllarımı çaldın gurbet
Lal oldu vatan değince yürek
İstemesem de sessizlikteyim hep
Fısıldar durur yüreğimde de
Tek, cesaret edemem haykırmaya
Elimde biriken avuç avuç hasreti
Nehir olup da kuruttuğum yaşları
..
Yalnızlığa mahkum zindanlarda
Muhabbetti cezam
Sensizliğe yemin etmiştim
Kilit vurmuştum yüreğimin kapılarına
Çaresizliğe baş koyduğum anda
Gözlerin geldide aklıma
Cesaret edemedim seni benden almaya
..
Bir bahar manzumesi gülüşün çiçeklere...
Korkak bir yaz akşamı...Esiyorken rüzgarın;
Bin bir mana her bakış, kendinden ürkeklere.
Pür cesaret dağıtır savurduğun baharın.
Elveda ey gökyüzü, elveda taze bahar!
Bin korku bin velvele getirdiğinde rüzgar.
..
Ayrı yollardan geçip gelmiştik aynı durağa.
Senin uçamayacak kadar yorgun kanatların vardı,
Benim omuzlarına ağırlık yükleyemeyeceğim yüreğim.
Ne sen bir cesaret uçmayı denedin,
Ne ben yüreğini yüreğime yükledim.
Bir gece düşsek de yine ayrı yollara,
Buluşuruz belki bu defa bir teselli noktasında..
..
Yüreğini çıkarıp ta vermek midir anne olmak? Ya da tek başına bu yeterli midir?
Cenab-ı Hak yüz şefkatinden sadece bir tanesini yeryüzüne dağıtmıştır. Bütün canlılar arasında, dişi olanlara paylaştırarak. Sadece bu bile yetmektedir anneleri şefkat kahramanları yapmaya..Bu kadar küçük bir oranda bu kadar yüksek bir kahramanlıksa, aklın sınırlarını zorlamaktadır. Acaba yüzde bir bu kadarsa yüzün hepsi ne kadardır, öyle ya...
Kadına verilen bu duygu ise mutlaka boş ve anlamsız değildir. Neden erkeğe değil de kadına verilmiştir, bu da ayrı bir konu. Bunların hepsi ayrı ayrı irdelenmesi gereken ve geniş münazaratlar gerektiren konulardır başlıbaşına...
Erkek fıtrat olarak, dışarda çalışıp ailenin geçimini temin etmeğe müsaittir. Ve ailesini koruyup kollamaya. Bu yüzdendir ki ona daha çok cesaret ve kahramanlık duyguları yoğun verilmiştir. Eğer şefkat ve merhamet hissi olsaydı aynı yoğunlukta bu beraberinde bir zayıflığı getirecek ve dengeler değişecekti. Belki güçsüz düşüp hayat mücadelesinde yıkıma uğrayacaktı.
Aynı şekilde kadının aslî vazifesi de evinde çocuklarıyla ilgilenip onları hayata ve hayat ötesine hazırlamaktır ki; burada şefkat duygusu ön plana çıkmakta. Eğer onda da cesaret ve kahramanlık fazla olsaydı, erkekleşen yapısıyla ne eşine itaat edecek ve ne de çocuklarının ihtiyaçlarını tam karşılayacaktı.
Oysa bu zamanda herşey o kadar birbirine karışmış vaziyette ki; kadın aslî vazifesini bilmem kaçıncı sıralara atmış, çalışma hayatında kariyer derdine düşmüş, bir toplumsal statü peşinde koşturup durmakta.
Çalışmayan kadın kendisini işe yaramaz görmekte. Bir komplekse girmekte.
..
SEN ERDEMİ İYİ ANLA ve ŞÜPHEYE DÜŞME ASLA; BU ZAFER YETMİŞ BEŞ MİLYON! .
Azimle Yürünen, Samimiyetle Korunan ve Ciddiyetle Daimi Olan; Bir Yol! .
Erdem; BÜYÜĞÜNÜ TANIMANIN VERDİĞİ CESARET! . ERDEMLİ; GÖREV BİLİNCİDİR! .
SEN DE DÜŞÜN, BEN DE DÜŞÜNEYİM; ERDEM ADINA! . BU DÜŞÜNCELER O’NA, BAK! .
SEN HANGİ İNSANI ERDEMLİ BİLDİN? . ERDEM; ŞÜPHECİ DEĞİLDİR AŞKLARIMIZA! .
..
Osmanlı imparatorluğunun nuru,
Türk askerinin gururu,
Selçuklulardan kalma grubu,
Eski ordu marşımız mehter.
Savaşlarda cesaret verir nefere,
Çalar durmadan boru, kös, nakkare,
..
Karanlığın ve Siyahın ruhunu hissettirdiği ölümle hayat arasındaki vurgu.Bilinçten özgür mistik kavrayış,tanrı ile devinim...
Yalnızlik arayışın dipnotu.
...
Ruh mabedinin sütununda saklı olan boşluğun sırrı. boşluğun sırrında, lanetlenmeye hazır korkunun biteceği karanlığın inisiyasyonunda ezeli özgürlük...
Yalnızlik karanlığin dipnotu.
Kötü ruhların eyleme geçmesi ile korkunç bir güç karşısında gece bekçilerinin fısıltıları arasındaki cesaret. Yerlerin kutsal fahişeleri ile inkübüsün sahiplendikleri utançlari sezme...
Yalnızlık aşkın dipnotu.
Gururlara asılmış sevdaların keşkeler mahzeninde pişmanlık iniltileri.Şehvetin iticiliğinde organlarda çürümüş Kutsal (Seviyorum) kelimenin günahında yanmak...
..
Sana sensiz gecelerden aşk mektubum var
Hemen aç oku bak sana neler yazdım
Her sayfada aşkımızın heyecanı var
Beni bul beni dinle bana aşkı sen yazdın.
Gözlerim sende güldü sende cesaret buldum
Aşkı sevdayı tatlıyı sende buldum
..
Gitme demeyeceğimi bildiğin için mi gidiyorsun,
Yoksa gideceğin içinmi gitme demiyorum sana,
Kalmaların senı tutmayacağı bir esaretse bu git,
Başka bir esarate gidecek cesaret i tasıyorsan yüreğinde git,
Umutlarını dul bıraktığımı düşünmeyeceksen git,
Git ki kaçırma kilitli kapıların altında kalmıs güneşi,
Yolun açık olsun git bu yalnızlıktan.
..
Bir zaman geldi
Herkese geldi
Bana da uğradı
Bir gıdım aşk
Cesaret verdi
Güç,neşe ve niceleri...
..
Son yazımı reçete kâğıdına yazıyorum. Tabii ki, ignelerimi vurdurup ilaçlarımı içtikten sonra doktorun “Artık sapasağlamsın” sözünden cesaret olarak onu elime aldım. İstemedim her gözüme takıldığında hasta olduğumu anımsayayım. Üstelik bir tarafi beyazdı reçete kâğıdının. İstemedim kâğıdın kaderine yalnız reçete kâğıdı olmak düşsün.
Temiz ve beyaz olanı kesinlikle çöp tenekesine atmak doğru degil!
Kâğıt binbir zahmetle yapılmakla beraber, onu üretmek için ormanın nice güzelini kesiyorlar.
Yazdım, içimdeki duygularımı toprağa dikip büyütmek için.
Ağaç geriye kalan hayatını bende yaşasın diye...
...Her biten arzuda insan yaşıyor.
..
PAYLAŞILMAYANIN ANLAMI NE? .”
KEŞKESİZ BİR YAŞAM İÇİN PAYLAŞIM ŞARTTIR! .. Değerli Hocam; yukarıda, tırnak içerisinde yer alan, konu başlığı düşüncenizle, paylaşımın gerekliliğine ve de önemini kavrayabilmiş olmanın mutluluğuna erişmiş bir insan olarak; kitaplarınızda dile getirdiğiniz ve paylaşım yolu ile daha iyi ve daha güzel olan yeni tecrübe birikimlerinizi, okuyucularınız ile yaşamak istemeniz, yapılması ve olması gereken en iyi insancıl bir davranış olduğu düşüncesindeyim. Sizin, kendinize ait mutluluğu nasıl keşfettiğinizi ve yaşamış olduğunuz mutluluğu daimi kılabilmek için kendinizle nasıl bir mücadele içinde olduğunuzu, kitaplarınızı okuyarak öğrenebilmek mümkün. Değerli Hocam; siz, geçmişte yapmış olduğunuz her davranışı ve, toplum ve aile içerisinde iletişim halinde iken sarf ettiğiniz sözler üzerinde tüm sorumlulukları üzerinize almış yapınızla, kendinizi yargılama yoluna girmiş ve bize bu şekilde örnek teşkil eden Değerli bir Büyüğümüz, Hocadan da öte, bir BABA rolünü üstlenmiş, değerli bir büyüğümüzsünüz. Bu sözlerimi samimiyetimle söylediğimi dile getirmek isterim; çünkü, kendi yaşantısının olumlu ve olumsuz yönlerini kaleme almış ve, edinmiş olduğu yeni bilgiler ile, geçmişte yapmış olduğu hataları sahiplenen ve acı tecrübeleri paylaşma cesaretini gösterebilmiş başka bir insanı tanıyabilmiş olmanın mutluluğunu henüz tadabilmiş değilim. Bir insan, kendi bireysel başarısı adına geçmişe dönebilmeli ve yaşadıklarını yeni öğrendiği bilginin ışığı altında değerlendirerek, geçmişte yaptığı davranışlardan ve geçmişte insanlarla gerçekleştirdiği iletişim esansında kişilere sarf ettiği sözlerden sorumluluk alarak kendini yargılayabilmeli ve bu şekilde, geçmişte yaşanan hatalardan yeni dersler çıkararak, bir daha aynı hayatı tekrarlamamak için, irade ve istikrarlı olabilme konusunda, kişi kendisiyle verdiği mücadeleyi devamlı kılabilmeyi düşünebilmelidir. Değerli Hocam, bende, kendi bireysel gelişimim adına, kendine yönlenmiş ve kendi yaşantımdan; yaşadığım olumlu ve olumsuz olaylardan çeşitli dersler çıkararak, bir daha aynı hatayı işlememek adına, kendisiyle mücadele etmem gerektiğine, yürekten inanan bir insan haline geldim. Eğer ki bir kitap yazma yolu ile, yaşadığım acı-tatlı deneyimlerimi kaleme almak gibi bir fırsatım olsaydı; yine sizin kitaplarınız aracılığı ile paylaşıma sunduğunuz sevgi dolu yüreğiniz gibi, bende kendi yüreğimi sayfalara aktarabilmeyi, ve tüm insanlarla onurlu bir davranışı gerektiren paylaşma yürekliliğini gösterebilmek isterdim. Paylaşma cesaretini sergileyerek, bize yüreğinizi açma ve tüm gerçekleri okuyucularınızla paylaşma isteğinizi ve bu amaç doğrultusunda sarf ettiğiniz emeği saygıyla karşılıyor ve hayatımda, paylaşımın önemi konusunda sizi örnek aldığımı ifade edebilmeyi isterim. Sizin cesaret gerektiren yürekli paylaşımlarınızla, yazdığınız her yeni kitap ve katıldığınız her televizyon programları ile, daha nice bilgi ve tecrübe birikimlerine ulaşarak, acı-tatlı tüm olaylardan yeni dersler çıkararak, hayatımızı yeniden şekillendirebilmenin anlam ve coşkusu ile yüzleşebilme imkanını bulabileceğizdir. Bu inanç doğrultusunda, kitaplarınızı okumayı ve katıldığınız televizyon programlarının takipçisi olmayı sürdüreceğimi dile getirmek isterim. SAYGILARIMLA...
http:www.dogancuceloglu.net/sizdengelenler/834-paylasilmayanin-anlami-ne
..
Seziyorum.Bir süre sonra bırakılmışlık kokacak ellerim,dudaklarım.İçimdeki senden mi yoksa yaşlandığımdan mı bilmem insanlarla aramdaki uçurum büyüdükçe büyüyor.
Evinin sigara kokusu sinmiş yastıklarını,sırrını hala vermediğin çayının tadını, gitmek zorunda olduğum kısa zamanlarda kokun üzerimde kalsın diye sana sıkıca sarılışlarımı özlüyorum.Felaketimizi özlüyorum.Aslında ne kadar yalnız olduğumuzu düşünüyorum.Severken,içerken,konuşurken,
özlerken,susarken,sevişirken hepsinde yalnızız.Sence Adem mi zorlamıştı Havva’yı yasağa, yoksa Havva zaten haram mıydı Adem’e.Kendince kendine ait bir dünya yaratıyordu Adem.Kelebek dedi Havva korkarak.Kelebek ve mum.Sonra şeytan girdi araya kasılarak.Zafer kazanmışlığın sarhoşluğuyla.Ne haram kaldı ortada ne de yasak.Yıkılan tabular üst üste yığıldı,yakıldı.İçimde seninle ilgili karar veren iki zat var hala.Birini idam gelince asılacaklar listesinin başına koydum,diğeri evimin baş köşesinde.İdam edilecek zat erken gelmiş yaz sıcaklığı derken sana diğeri güneşin ısıtamadığı İskandinav kentlerine benzetirdi seni.İki zatta acı çekiyor,ikisi de birbirinin acısını anlamıyordu.Ben İstanbul gibi hem ölümü hem yaşamı hissediyordum.Zaten bu kentte gerisini düşündürmüyordu insana.Göz göze gelmek göze almaktı ya hani o evreyi çoktan geçmiştik biz.İçerimde sevdiğim dışarıda hiç kimsemdin.Birbirimiz hakkında o kadar az şey biliyorduk ki.Sen sormaya cesaret edemiyordun ben sorsamda cevap alamıyordum.Birbirimizin hayatlarının nöbetçisi olamayacak kadar yasaktık.Artık yazmaya başlamıştım.Yazmak diriliği sağlıyor aynı anda öldürüyordu.Sana sorduklarımı yazılarımda cevaplıyordu idam listemin başındaki.Diğeriyle sevmelere giderdik hep.Ama martta ağlamayı da bilmeliydi insan.Listemin başındakinin en iyi öğrettiği şeydi bu.Bu aralar öksüz şiirlerin sahiplerini arıyorum sümbüli havalarda.Sende yitiyorsun.Şairlerin hepsi mi karanlıktı? Onları okudukça sen aydınlanıyorsun.Okudukça yitiyorsun.Ne kadar acul davranıyordu bana hayat.İki zatı dinleyip karar vermek o kadar kolay mıydı? İdamlık zat hep kuşkucu diğeri tedirgindi.Tedirginliği doğal sayıyor diğerini bağışlayamıyordum.Dedi ki idamlık olan vücudu üstü başı her yeri zehir.Zerk edecek diğerleri gibi ve senin yazdıklarında öksüz kalacak.Tek farkın senin yazdıklarını arayan kimse olmayacaktı.Gerçekten bu kadar mı kötüydü? Katil olmaktan korkmaya başladım.Biraz daha az konuşsa…Zaten idam edilecekti.
Senden gitme vaktim geldi.Evine serdiğim tüm yaşamımı topluyorum yavaşça.Yorganının üstüne bıraktığım sevmelerin,kırmızı koltuğunda bıraktığım anılarım,kelebek ve mum.Reddi miras eylemezsen sana bırakıyorum.İdam edileceğin son arzusuydu bu.Şairlerin karanlık dünyasında kaybolmaman dileğiyle...
..
coşkuyla yaşananlara kaza dediğimizde canımız yanmaya başladı. önce acıyla sonra şefkatle silahlanabildik. mühimmatları tanıdık, samimiydik. savunmayı öğrendiğimizde hatırladığımız pek az insanın gerçek olduğunu bildik. epey vakit geçirdik.
yüksek sevgi ya da nefret ihtiyacıyla başa çıkabilmek için
insanın içi dışına çıkmalıydı.bu cesaret gerektirirdi, kolay iş değildi. işlem sırasında akla gelmedik beklenilmeyen yığınlar oluşuyordu. yığının muhteviyatı çeşitlilik gösteriyordu.bu savaş halinde sıkılganlar ya da saldırganlar birbirine üstünlük sağlayamıyor, kazanan bilinemiyordu. eşitlik çok nadir ve değerli bir şeydi.
tam olarak kişinin elinde olmayan bütüne ait ama kişilere özeldi.
biraz daha matematik ile etliye sütlüye karışmayan az biraz geridekileri önemseyen bir yönetim şarttı. fakat herkes istisnasız imtiyaz belgesi istiyordu. herkes durmadan kaybediyordu.
ben kalbi açık bir bencilim, açgözlüleri ve pısırıkları sevmez, coşkuya inanırım. ve şaşkın bir işbirlikçiyim,
ben evrime inanıyor muydum?
..
Yüreğimde bir ağrı sebebini bilmediğim yüreğimin ta içinde
Bir yük var bi türlü kaldıramadığım ağırlığını sırtımda hissettiğim
Bir sevgi var bi türlü gözle göremediğim elle tutamadığım
Ve bir türlü yaşıyamadığım
Bir cesaret var hala anlıyamadığım bir türlü sana gösteremediğim
Bir his var içimde beslediğim ve sadece sana ait olan sahibi tek olan
Sana vereyim dediğim bi kalp var elimde cam kutuda ve hala
Senin için atan senin için yaşayan...
..