Zaman ahir zaman, suyun toprağın
Taştı sabrı tahammüllü kalmadı
Kızgın denizlerin öfkeli dağın
Taştı sabrı tahammmülü kalmadı
Ağrısı sancısı büyük mü büyük
Yalnız sen anlarsın onun dilinden
Söyle bülbül nedir gülümün derdi
Bir sır gibi anlamadım halinden
Söyle bülbül nedir gülümün derdi
Onu bu canımdan çok sevmiş iken
Kim yapar bu meşakkatli görevi
Koşar yardıma muhtaçlara polis
Evi otel, görev yeridir evi
Açıklara, karnı açlara polis
Yiyemez evinde bir tas sıcak aş
Her gün çalışırdım bi mefhum saat
Ben bu vazifeyi yinede sevdim
Kimse bana mal mülk, etmedi vaat
Ben bu vazifeyi yinede sevdim
Kimseden bir şefkat, ne istemedim
Kanamadım ki içerken
Tadı, baldan tatlı yârim
Bir an aklımdan geçerken
Yanıma uğradı yarım
Bir kez ona yasaklandım
Güzel gözlerine bakamıyorum
Ben sana yasağım sen bana yasak
Saçlarına bir gül takamıyorum
Ben sana yasağım sen bana yasak
Uykum geldiğinde dizine yatmak
Tekirdağ’ın öz kızı, Vilayetin de beyni,
Gözlere baktığında, ta kalpleri okurdu.
Makam ile avamın, hadimü’l mabeyin-i,
Bir Nakkaş edasıyla, her dem mekik dokurdu.
Yorulmak yılmak ne ki, halel gelmez şanına,
Nasıl anlatayım seni, bilmem ki
Ne gözle eylesem nazar, İstanbul
Vuslatına ersem inan ölmem ki
Ömrüm bir o kadar uzar, İstanbul
İnan, sabreylemek zor firakına
Ey kalpleri kararmış gözler kör gafiller,
Ağlayın! bu akan kan mazlumların kanıdır,
Merhamet yoksulları, vicdanı yok sefiller
Biliniz ki yeriniz zalimlerin yanıdır.
Zalimi haklı görüp mazlumda suç arayan,
Uzak değil henüz yıl ikibinlerin başı
Hatırlar o günleri bugünün orta yaşı
Mücadele din ile dinsizliğin savaşı
Mümkün mü o yılları unutmak unutturmak
Durmak yok yola devam, bize haram oturmak




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!