Bugün güneşi gördüm gözlerinde
Bir başka bakıyordu, gözbebeklerin
Bana bakarken, gözlerindeki ışıltı
akıyordu içime doğru, ılık nefesinle
Gözlerinin içinde doğan güneş gibi
Gözbebeklerin sanki güneşti içimde
HAYAT ÇETELESİ ÇİZGİLERİNDE DOLAŞMAK
Bir sabah uyandığımızda, gün boyu neler neler yaşıyoruz hiç düşündük mü? Kimimiz düşündü, kimimiz düşünmek bile istemedi.
Hayat çizgimiz içinde kurulan bir çetele mi ki her gün bir çizgi atıyoruz? Yaşadıklarımız içinde; sevinçlerimizi, acılarımızı, sevgilerimizi, korkularımızı ve kızgınlıklarımızı birebir yaşayıp; yaşam çetelesine bir çizgi daha mı ekliyoruz? Yoksa sanal bir âlemin kurgusu içinde mi kendimizi avutuyoruz?
Sokakta dolaşan insanlara bakıyorsun; kiminin yüzü asık, kiminin yüzü güleç, kimi de ürkek ve ezgin. Kimi çöpte arıyor ekmeğini, kimi çocukluğunu yaşamadan, elinde bir simit dolaşıyor sokak sokak. Kimi kral zanneder kendini, çevresindekileri ezer parasının verdiği cesaretle. Kimi kimi, kimilerle doludur hayatta çeteleye çizilenlerle, yaşananlar...
Hani, bir yaprak düşer ağaçtan, sonbaharın verdiği hüznün, ağır ağır insan yüreğine işlenen yaraları gibi…
Hani, bir denizin dalgası kabarır ya, insanın içinde durduramadığı, engelleyemediği duygular gibi…
Hiç düşündünüz mü? Kadınlarımız olmadan hayat olur mu bizim için? Onlar bizim; anamız, bacımız, eşimiz, kızımız herşeyimiz. Onlarsız bir hayat olmaz. Bizler yeri geliyor; onlar için katil oluyoruz. Yeri geliyor; onlar için deli divane olup kendimizden geçiyoruz. Yeri geliyor; kaçıyoruz çenelerinden. Yeri geliyor; peşinden koşuyoruz aşklarından. Su gibi, ekmek gibi; hayatımızın ayrılmaz parçalarından biridir onlar.
Onları anlamak kolay değil elbette. Bazen bir bilmecedir davranışları. Bazense her hareketi ve konuşması büyüler; sihirli bir değnek gibi. Çözülmesi zor bir bulmacadır bazen. Alır götürür etkisiyle başka dünyalara.
Kadınlar, bizim kadınlarımız; fedakardır. Çekinmez çalışır tarlada, bağda, bahçede; sırtında bebeğiyle. Çoğu zaman dertlerimize ortak olur, kuvvet verir zor günlerimizde. Onlar bizlersiz, biz onlarsız olamayız.
Kendimi kaybetmekten korkmam
Seni kaybetmekten korktuğum kadar
Gecenin yıldızlarında kaybolmaktan korkmam
Mavi sularda kaybolmandan korktuğum kadar
Öğle vaktiydi. Orta boylu, şişman, kır saçları dağınık, alkolden kızarmış burnu ve ağzından hiç düşmeyen sigarasıyla öğretmen Mustafa Başakoğlu, okulun salonuna girdi. Elini tıraşsız yüzünde gezdirerek, düşünceli düşünceli yürüyordu. Derken birden bire... Öykülerde bu “derken birden birelere “ sık sık rastlanır. Yazarların hakları var. Yaşam o kadar beklenmedik olaylarla doludur ki beklemediği anda sevinci, acıyı, sevgiyi, tadabilir. Sonunda da ölümün o sıcak nefesini...
Derken birden bire: “Ah! Çok özür dilerim. İnanın istemeyerek oldu.” Eziklik içinde elini yere düşen ufak, şişman adama uzattı. “Durun. Yardım edeyim. Elinizi verin.”
Adamın sert bakışlarıyla karşılaştı. İrkildi. Bir adım geriye gitti. Adam yerden kalktı. Şapkasını aldı. Eliyle temizledi şapkasını ve saçsız başına yerleştirdi. Kaşlarının altından kızgın kızgın bakarak, şapkasını düzeltir gibi yaptı.
Öğretmen Mustafa, bağışlanmamanın ezikliği içerisinde, şaşkın dolu bakışlarla ağzındaki sigarayı düşürür.“Efendim... Ben... İnanın isteyerek olmadı. Dalgındım. İna...”
Sözünü bitiremeden; iyi giyimli, her halinden otoriter bir insan olduğu belli olan adamın, sert sözüyle durakladı: “Eee... Yeter artık! Bir de isteyerek çarpsaydın. Tamam, bir şeyim yok dedim ya. Allahallah...” Başını sallayarak uzaklaştı, gitti.
Öğretmen Mustafa, bir süre ardından baktı, kaldı. Gözleri doldu. Utanmasa ağlayacaktı. Bu yaşına kadar kimseyi incitmeye kıyamamıştı. Kimin yardıma ihtiyacı olursa; gece demez, gündüz demez, işini bırakır,yardımına koşardı. Ama şimdi çaresiz ne yapacağını şaşırmıştı. Sonra müdürün kendisini beklediğini hatırladı. Geç kalmıştı. İkinci kata ayaklarının ucuna basa basa çıktı. “Müdür beni niye çağırttı acaba? ” diye söylenmekten kendini alamadı. Müdürün kapısına yaklaşınca ceketinin düğmesini ilikledi. “Benden on onbeş yaş küçük ama yine de müdürüm.” Kapıyı tıklattı. Yavaşça açtı. “Girebilir miyim? ”
Eylülde Hüzün Çöker İçime
Her eylül geldiğinde
………bir hüzün çöker içime
Canlanır sonra gözümde
… bir bir yaşadıklarım
Geçer, geçer,
Bunlar da geçer.
Deler de geçer.
Bitmeyen gecelerin,
Gelmeyen sabahını,
Her çıkışında
Hissederdim
Ağrılarla varlığını
Bir başka olurdun
Çoğaldıkça içimde
O gece,
Uyku tutmamıştı.
Nedense,
Bir sıkıntı vardı içimde.
Işığı açmış,
Seyrediyordum dışarıyı.
Nerede
….eski aşklar
……ölümsüz sevgiler
………bir ömürlük aşklar?
Nerede
….Ferhat’la Şirin’ler?
Merhaba degerli dost güzel üsad,
Güzel siirlerinden bazilarini okudum.
Bu forum alanindan basarini kutlamak ve sizi tebrik etmek istedim.
Nice basarilar ve siir dolu günler dilemek istiyorum.
Bu güzel calismalarina devam diyorum ve yürekten kutluyorum.Bu güzel eserlerini siir sev ...
O Bir Seven O Bir Gönül Dostu
Bütün Dostlar Güzel Hatıralar Hatırlatsın
Beni Size Sizi Bana Ölürsek Bir Fatiha
Ölmez İsek Hepimiz Hepimize Ebedi Hatıra