Rıhtımdaki çürük sandallar kadar yorgunum
Böyle bekleyiştir bu, onsuz ebede kadar.
Bitmeyecek sanırım, benim büyük bozgunum
Öyle yürüyüştür bu, sonsuz mabede kadar...
Gök kubbenin altında, siyah açar güllerim
Haydi vur kadehi benimkine,
Demlenelim bu gece seninle.
Konuyu sen seç efkarlanalım,
Bazen gülelim, bazen ağlayalım
Unutma dostum, unutma,
Yazık diye kestirip atacak mıyım yani,
Normalleştirip alışacak mıyım?
Çöküş mü bu?
Vazgeçiş mi, kaybediş mi, değil...
Sadece,
Lambasına kilitli mahpus bir lamba ciniyim ben..
Bir üvertür karanlık bastıracak birazdan
Işıklar yanacak birer ikişer
Bekliyorum, camdan dışarı kulağımı dayamış
Velhasıl şimşek çaktı çakacak.
Önce bir damla değecek burnuma,
Sonra şehir sızdıracak.
Öyle mi gerçekten?
Suskun gökyüzü, gürlemeyi mi bekler?
Batmış gemiler, çıkarılmayı mı?
Unutulmuş bir isim hatırlanmayı mı?
Ve hatırlanınca, sevinmeyi mi...
Bir kere miymiş; sevmek içten, öpmek lebden?
Gün'ü kaybedenler, hep mi kaybetmiştir dünden?
Ölmek mi isterim şimdi ruhum komadayken?
İçin için yanıp da birden kül olmazken.
Yaşıyoruz işte kendi derdimizle, herkes gibi, sen ve ben…
Ömür dediğin bir kutu kibrit
Vasati 40 yıl.
Sallamaktan başka çare yok
Ya bolluk ya kıtlık ortası yok.
Arşı düşlerken dibini boylama arzın
Rastgele Âdem
Yağmur yağıp bitmiş toprak hala ıslak
Yalın ayakla mı, koşmalıyım sana
Değiştim çünkü ben, değilim ki ağlak
Halden mi anlarsın, göz mü kırpsam sana
Yürümek gibidir, bembeyaz kumlara
İki tanıdık gibi durup bakışacağız,
İki saniye karşı kaldırımlarda…
Birer yabancı olduğumuzu anlayacağız
Ve hiç durmamış gibi adımlayacağız,
Eski duraklardan ve aşklardan geçtiğimiz gibi...
Pervasız, umarsız yola tutunup,
Erenler bilir bu mekân ki yalandır yalan
Yananlar bilir nedir sevgiden arta kalan
İçenler bilir ab-ı hayat değil baldıran
İnsandır beşer gönlüne kapılmış gidiyor.
Yıldızlar, gezegenler bir seyrüseferdir bu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!