Burası hayat değil dostum,
Bir cellat pazarı:
Kim daha az korkarsa
Ona biçiliyor idam ipi.
İnsanlar,
Gözleri dolu birer anket sorusu artık:
Hiçbiri gerçeği söylemiyor,
Ama hepsi çok emin yalanından.
Ve her cümlede "dürüstlük" geçiyor,
Kulağında küpe olmuş ikiyüzlülükle.
Aynalar bile kusuyor artık suratımıza,
Cam kırıkları arasında arıyoruz kendimizi,
Oysa yüzümüzü en son dürüst bir aynada görmüştük —
Annemizin gözlerinde.
Sokaklar...
Bir sabıka kaydı gibi uzuyor önüme.
Her taş, bir günahın tanığı,
Her köşe başı, başka bir ihanetin sahnesi.
Ve insanlar yürümüyor,
Sürünüyorlar üzerimize basa basa.
Aşk mı dedin?
Geç o işi.
Aşk artık üç harflik bir kelime değil,
Üç harflik bir küfür.
Bir kadının gözyaşı,
Bir erkeğin sigarası kadar sahte.
Sarılmak mı?
Sadece alkolde çözülüyor artık kollar.
Ve yeminler...
Sabahları çöpe atılıyor,
Gece yarısı edilen her “seni seviyorum”la birlikte.
Ülke desen...
Bayrağı yırtık bir vicdan örtüsü gibi çekmiş üstüne.
Yoksulluk, gazetelerin ikinci sayfasında değil artık —
Her evin baş köşesinde bir sandalye kadar sabit.
Çocuklar,
Çikolata değil, cephane sayıyor.
Ve anneler,
Ninniler yerine sessizlik söylüyor ölülerine.
Şiir mi?
Şiir, artık bir ayaklanma biçimidir dostum.
Kalemi kırılmış şairler var bu devirde,
Ama hâlâ kelimelerle infaz ediyorlar düzeni.
Ben mi?
Ben bu devrin harf işçisi,
Sürgünde bir dilin isyankârı.
Benim kalbim bir karakoldu,
Her gece yasadışı düşler bastı.
Ve sen hâlâ umut mu diyorsun?
Umut, cebinde sakladığın kırık bir kibrittir.
Karanlığı yakmaz,
Ama parmağını yakar.
Anla artık:
Bu dünya kimsenin hak ettiği yer değil.
Ama herkes,
Hak etmediği kadar suskun.
-
Rüstem Badıllı 3Kayıt Tarihi : 27.5.2025 03:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)