Çelimsiz Bir Ansiklopedi Şiiri - Mizgin ...

Mizgin Teker
69

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Çelimsiz Bir Ansiklopedi

1.ne

başlangıçta acı
devleşerek büyüyordu
isimsiz bir tanıklığın yamacı
ve kalpte
kabullenişten gelen bir sancı

neler geldi
neler geldi benim
dik başıma ey
gökyüzüne
kafa tutacağım derken
vurdum kafamı
sonsuz bir yükseltiye
ve şimdi çatlattı belleğimi acı
hüzünler birliğinde
bana dokunan bir dirlik
çocukluğum
tüm acıklı şiirlerin baş tacı

rüyalarım
yetişkinler sokağında
hiç iş yapmayan
o oyuncakçı dükkanında
sanki
plastik bir kamyonun
tek amacı
eşiğin her gıcırtısı
umudunu
biraz daha kanatmakta

belki karanlık
daha az acı verecek bundan
bir yanıp
bir sönüyor ışık
görünen sadece tabelalar
çünkü onlar gösterişli
ve suskunluk bir toz fırtınası
tefler acının
her rengini çalıyor damarlarımda

yalnızlığım
kırık alnımdan
yaptığım en eski mermer
üzerinde gezinir
acımı çiğnerim yer yer
kimliksiz bir parmak iziydi
çocukluk dedikçe
sıraya diziliyordu felaketler

2.nerede

bir kız yağmurda
hep yürürdü
bilmezdi
peşindeki çehre kimdendi
bazen kara
bazen kırmızı
bazense yeşildendi
bir el arardı
tanıdık tanımadık
kimsesiz bir hırsızdı adı
yanıbaşında çıplaktı kalabalık
her şey ona
teğet geçip giderdi

hiç kimsesizliktense
ruhuna devrilen
üç harfi seçerdi
çünkü
pencere kirli de olsa
en azından serindi
istemem bilgeleşme
yeter bana sadece bir gelişme
geriye katlandı koştukça mesafe
sesinin ihlal edildiği
tüm o yalanlar
ve oyalananlar

tahtaydı eller
gözlerse birer tebeşir
en hasarlı çocuklukların
meşhur hasatçısı
özlemler rotası
dondurdu ırmağının akışını
pişmanlıklar ördü
kuşattığı her tufanı
çünkü
ertelemekti onun
yaşamaktan yapılma atlası

3.nereye

yaşamın dere boyuna
uzanırdı komşu evler
onları seyrederken
birden varılırdı eve
açılmadan önce kapı
kız üç kez
kendi içine titrerdi.
—bağışıklık, bağış, bağ:
dağ dağ dağ.
ve bir tapınak
yıkılırdı gürültüyle
güvercinlere tutulurdu
sinsi bir ağ

ve yine
düşen göğsüme
ve yine
deşen göğsümü
yıkılırdı göğsümde
ezilip geçildikçe
binlerce bağ
güneş niçin
kendisinden razıdır
yardım istedikçe
sesim
çığ altında kaldı
kimsesiz

serçeler yaklaştı
uzaklaştı sevginin kör baykuşu
gökyüzünün derinliği azaldı
toprakta birikti
tuzunda boğulmuş bir kuyu
unut bu gece de uykuyu
ekseninden koptu gönlüm eyvah
—kal, kalk, kalp:
kendi adına yaşayamadığından
benim durmadan ölen bir alp

4.kim

kimseyi
inandıramadım
gördüklerime
yalan mı oldu şimdi
onca şey
sırf onlar
göremedi diye

çocuk
can sıkıntısından
kendini doğurdu
bir anne bulamayınca
kendine

tüm bu trajedinin kaynağı
kalbim
bir maya bul
ekşimeden derdine

keşke sorsaydım
alfabenin
otuzuncu harfi miyim
en ünsüz ve en sessizi
ben miyim
diye

neyden yapıldı
benim kaderim
tüm yaşantıları sırtlayıp
kendine yaslanamayan
sığ bir metafor gibiyim

saklandıkça
kanımın filizlerine
her dizede
kederden birer
iz bırakır ellerim
duvar diplerindeki
karartılardır artık benim evlerim

neden hiçkimse
bana şeker almıyor
hileyle değiştirilmiş evraklardan
ve hep işgallere açılan sözlerden
daha şeffaf değil mi
benim
yaştan ve yaşlılıktan ve yastan
devşirilmiş gözlerim

5.nasıl

ama artık
geçti
şimdi
ne yapsam da
kalbimi
bu
sözcük kazanından kurtarsam

üzülmesin diye
alıp kalbimle kucakladım
yok kenarındaki bir yalnızlığı
çöldeki suyun sevimsiz direnci
ellerim mutluluğa aç
sefil bir dilenci

bu mekanda
beni
daha fazla tutmayın
kara bağrına
itip de
yalnızlıktan devşirilmiş
okyanusun
metalden can simidi
olmayın

ölümden mi
yalnızlıktan mı korkun
bir kuş konar
eteklerinin yamacına
kanatlarında
sonsuz bir uyku
uçup giderse diye
korkundan
soluğun
içinde birikip durdu
ölümden mi
yalnızlıktan mı doğdun

6.niçin

bu sessizlik ve
bu yalnızlıklar tufanı.
tuhaf
keşke
içinde dünya
olmasaydı
ağır gelen bir yürek de
kalemi kağıdına
mevsimleri ömrüne
kanadı koluna
yaprağı dalına
denk getiremeyen
her neyse o
keşke
hiç olmasaydı

dünya silkele beni
sıkıntılarıma
bari sen siper et kendini
büyüdükçe
yeni bir şeyle deştim kendimi
beş kere kes
ve solgun bir çiçeğin yapraklarıyla
değiştir ellerimi

7.neyse

sorular bitti
ufalarak tükendi tebeşir
dünya dönerken uyuşukluğunda
artık kabullen-me zamanı
aynalar kanırttı
yüzümün soluk çizgilerini
ey kendine gelip gelip
kendine gelemeyen
biz iz
bir su
bir orman arama

kucağında tanımsızlık
kör bir beşik
bomboş sallanırken
ömrün
yeniden yontulmakta
bir ölüm
bin yalnızlığı
büyütüyor kundakta

hiçbir tarihçi çözümleyemeyecek
bir çember
tek başına bir hiçlikte
neyle kesişir
kendinden başka

saksısından bile
sakındığım tüm çiçekleri
bugün
kalbimle beraber
toprağa gömdüm

sen
istediğin kadar büyüt acını
kendini yücelt
sabaha karşı
görülen bir düşsün
uyandığında
kimse hatırlamayacak

keşke kalbimi
kumbara sanacak saflıkta
yürümeseydim dünyanın sonuna
tüm oyuklarına
bir şeyler sıkıştıra sıkıştıra
yine de insan her yaşta
zenginliği düşlüyor
darlıkta
ve bollukta

daha başkasına gitmeden
bitir kalbim bu şiiri
bu sıkıntıyı da geçir
fırçala yaranın dişlerini

tebessüm et tebeşir
tenezzül etme ölüme teneşir
çehrelerin akışında
bir cinayeti andırıyor sokak
dilsiz harfleri uyku tutmuyor artık

ben balık sürüsü istemem
istemem bir şey
balık olup
hiçbir ağa takılmamaktan başka

Mizgin Teker
Kayıt Tarihi : 23.8.2025 16:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!