İyi kötü eşin dostun hat’ırına,
Çileleri hep yüklendin sırtına,
Yüreğinde kopar deli fırtına,
Hiç mi esip savrulmazsın be gönül!
Yalan dünya, derde deva ne arar,
Bana gökyüzünü yıldızları al getir!
Bana, bana Göktürk’ü, Oğuz’ları al getir!
Gürzü, cihan titreten Yavuz’ları al getir!
Ezanlar susmayacak, bu bayrak inmeyecek;
Türk-İslâm meşalesi ebedî sönmeyecek!
Çile dolu ömrüme,
Mutluluk katmaya gel!
Sarayı boş gönlüme,
Uzanıp yatmaya gel!
Irmak olup, sel olup,
Neden insan egoist, hep kendisi haklıdır,
Hürriyeti sınırsız, başkası yasaklıdır?
Temiz yüzlü görünür, ruhu çok pasaklıdır,
Görebilse aynada, ruhundan vazgeçecek,
Gün gelecek her fani, bu şerbeti içecek.
Korkmadım hiçbir şeyden,
Anlaşılamamaktan korktuğum kadar.
Kelimeler manasız,
Cümleler anlamsız kalacak diye.
Sustum.
Sakladım.
Bahar değmiş saçlarının teline,
Güne hasret kalmış kar çiçekleri,
Ilgıt ılgıt esen seher yeliyle,
Bir hayale dalmış kar çiçekleri.
Sana,
Sırça saraylar vadetmişti yüreğim.
Üzgünüm,
Veremedim.
Ben,
Mark, Dolar milyoneri değil;
Evvel zaman içinde bizim köyün birinde,
Genç bir imam yaşarmış görevliymiş camide.
Çok güzel bir sesi var kıraati çok âlâ,
Hem ilimsiz allame, hem de biraz ukala.
Dörtnala at koşturup, Malazgirt savaşından,
Sarsılmaz bir imanla, gazanın ta başından,
Yeri göğü inletti Allah, Allah sesleri,
Anadolu’ya girdi Alparslan’ın erleri.
Anadolu’m Türklükle işte böyle tanıştı,
Özlemini hep içimde sakladım,
Sensizliğim dillenmedi hiç anam.
Hasretini gizli, gizli kokladım,
Yokluğuna katlanmak çok güç anam!
Ne kadar neşeli ne kadar şendin,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!