Kim vardıysa civarda,
Kim sardıysa kollarda,
Maskeliydi gölgeleri.
Bilmiyoruz...
Kime denk geldiyse gerçek,
Kime uğradıysa yol,
Sahtekardı gülümsemeleri.
Görmüyoruz...
Sarsılıp sarsılıp yeniden,
Nasıl beslediyse toprak,
Köklüydü hengameleri.
Hissetmiyoruz...
Ruhlarınız nefes almıyor,
Bilmiyorsunuz.
Bedenleriniz yaşamda paslanıyor,
Görmüyorsunuz.
Varlıklarınız doğalarında yaşlanmıyor,
Hissetmiyorsunuz.
Bilgi,
Görgü,
Duygu maymunları!
Işıl ışıl yangın yeri, şu gecedeki gök cisimleri.
Ah biri düşse ya şimdi kafama,
Henüz dinmeden gözlerimin yaş taneleri.
Zamansız gelen mevsimimin yatay okları yağmurlar,
Yayım kırık-dökük şimdilerde, ziyade olsun.
Ay bırakır kendini,
Ve
Gördü sanır kendini, O kendini bilmez.
Güneş bırakır kendini,
Ve
Aydınlandı sanır kendini, O haddini bilmez.
Nasılda derin bir şefkat ve yüksek bir sadakat ateşiyle alacağım sizi içime,
şaşacaksınız.
Şu yaşam işinin en ehil yollarını sunacağım size,
yalvaracaksınız.
En kötülüklerin membasında buluşacağız sizinle,
şımaracaksınız.
Ve öylesi haz alacaksınız ki benden,
alışacaksınız.
Çığlık ve kahkahalarınıza bağlılık yemini ettiğiniz bir kır düğünüyüm ben,
bağdaşacaksınız.
Ne hoş kırmızı yanaklarınızı sarartmak buzdan alevlerimle,
donacaksınız.
Cahil,
Kör,
İnançsız alem yaratıkları!
Sizi sadece burası basacak bağrına,
Iki kaşınızın arası, soluğunuzun sağ yanıyım.
Kayıt Tarihi : 26.8.2018 02:59:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!