Ilık bir meltem, eserken vadide,
Huzursuz sürünün, tam da içinde,
Filizler ve dikenli otlar tüylerde,
Sıralanır patikalarda, bir yerde.
Bir kurt uluması ve kuzu melemesi,
İşitilir, karşı yamaçlardan sesleri,
Tan ağarmaya meyleder, sabahın yeli,
Vaktin en derin anında, eser seheri.
Bir his belirir, çobanın yüreğinde,
Ben, yaylalarda fısıldanan ezgiyim der.
Nesin dersin? Bir daha söyle nesin?
Hani o, yaylada bıraktığın Beren der,
Coşkulusundan olsun senin sevdan, Beren olsun.
Göğü deler umudum, yırtarım karanlığını gecenin,
Parlak çoban yıldızıyım, sabahların unutulmazıyım.
Kuzuların en seçkini, çayırlarda zıplayanı,
Ordan oraya koşturan, ey sevgili meleğim!
Coşkulusundan olsun senin sevdan, Beren olsun.
Canım pamuk meleğim!
*
Bir çiğ tanesi, parlarken yaprakta,
Sinmiş ıtırı, uyanan toprağın kokusuna,
Tazecik sürgünler ve ıslak yosunlara,
Beliririm her sabah, tüm bayırlarda.
Bir bülbül şakıması ve çan sesleri,
Yankılanır engin otlaklarda, her biri,
Başlayınca güneş yükselmeye, fışkırır teri,
Alacakaranlığın sonrasında, kırılır zifiri.
Bir aydınlık kaplar, çobanın ruhunu,
Ben, pınarlardan yankılanan o sesim der.
Kimsin dersin? Bir daha söyle kimsin?
Hani o pınarın suyunda bulduğun Beren der,
Pırıltılısından olsun, senin aydınlığın Beren olsun.
Gönlüme vuran güneşim, yakar her yeri ateşim,
En parlak seher vaktiyim, sabahları parlayanıyım.
Çiçeklerin en dirisi, taçlarım hepsinden renklisi,
Bağda, bayırda, taşta açan, ey eşsiz çiçeğim!
Pırıltılısından olsun, senin aydınlığın Beren olsun.
Hep renkli çiçeğim!
*
Kavurucu bir alev, değerken toprağa,
Yakar ateşi, ağacın yalnız gölgesini de,
Kuru dallar ve sararmış başaklar,
Göğe doğru uzanır, bütün tarlalarda.
Bir ağustos böceği ötüşü ve su şırıltısı,
Kavalın o tınısı, kaybolur ıssız bozkırlarda,
Geçer bir bir zaman, gün tepeye tırmanır,
Yüce dağların, sessizliğinin doruğuna.
Bir serinlik düşer, çobanın aklına,
Ben, ırmaklarda akan duru hayatım der.
Necisin dersin? Bir daha söyle necisin?
Hani o ırmakların şırıltısında yıkadığın hayat der,
Hızlı hızlısından olsun, senin soluğun hayat olsun.
Çölüme yağan yağmurum, kurumuş en gölge toprağım,
Yalnızlığımın yoldaşı, o canın kardeşiyim.
Pınarların en durusu, serin serin sulusu,
Dere dere şırılda her yerde, ey nazlı pınarım!
Hızlı hızlısından olsun, senin soluğun hayat olsun.
Neşeli hayat pınarım!
*
Bir gök gürültüsü, duyulurken uzakta,
Yaklaşan fırtınanın, uğultusunda,
Telaşlı böcekler ve ürkek ceylanlar,
Saklanır tüm oyuklarda, sıçanlar.
Bir şimşek çakması ve dolu yağışı,
Patlarken ışık, çıplak kayalıklarda,
Toplanır bulutlar, gök kararmaya döner,
Kılıç gibi parlar, gün ışığının hengamesinde.
Bir sığınak olur, çobanın beklediği hayali,
Ben, kayalarda yeşeren, koruyucu yosunum der.
Neredesin dersin? Bir daha neredesin dersin?
Hani o, kayalarda yeşeren, koruyucu yosun der,
Korunaklısından olsun, senin kalen yosun olsun.
Fırtınadaki limanım, denizdeki yelkenlim,
Korkularımın siperi, mermilerin hedefi.
Mağaraların en emini, kuytuların en saklısı,
Gürül gürül yan sen, ey güvenli ocağım!
Korunaklısından olsun, senin kalen yosun olsun.
Sağlam baba ocağım!
*
Al bir boya, sürülürken gökyüzüne,
Sürülerin dönüş yolunda, o kestirmede,
Mor sümbüller ve yanık kokulu kekikler,
Salınır tozlu yollarda, sarı yapraklar.
Bir kaval ezgisi ve köpek havlamaları,
Karışır serin rüzgarlara, ahenkli melodi,
Günbatımına bakarsan eğer, güneş batmaya koyulur,
Görüp göreceğin uzak ufkun ardında.
Bir hüzün çöker çobanın omuzlarına,
Ben, ufuklarda bekleyen, vefalı yoldaşım der.
Gelecek misin dersin? Bir daha gelecek misin?
Hani o, ufuklarda bekleyen, vefalı yoldaşım der,
Hızlı yürüyeninden olsun, senin yoldaşın vefalı olsun.
Akşamımın huzuru, gündüzlerimin meşgalesi,
Evime dönen yolum, iş dönüşü yolum.
Ateşlerin en sıcağı, ocakların en gürültülüsü,
Alev alev aydınlan, ey vefalı ateşim!
Hızlı yürüyeninden olsun, senin yoldaşın vefalı olsun.
Yürek yakan ateşim!
*
Bir kıvılcım çakarken çakmaktaşında,
Alevlenen çalıların, hemen yanında,
Isınan eller ve parlayan yüzlerde,
Toplanır ateşin etrafında, insanlar.
Bir masal anlatımı ve cırcır sesleri,
Yükselir karanlık fundalıklarda geceleri,
Uykuya çekilince güneş, ay kendini gösterir,
Yıldızların arasında, yeryüzüne ışık verir.
Bir öykü canlanır çobanın dilinde,
Ben, küllerde saklanan, eski bir masalım der.
Anlat dersin? Anlat bir daha dersin?
Hani o, küllerde saklanan, eski bir masalım der,
Güzelinden, uzunundan olsun, senin masalın masal olsun.
Gecemi aydınlatan ışığım, gündüzümü karartan gölgem,
En eski hatıram, albümdeki tozlanmış fotoğraf.
Hikayelerin en güzeli, masalların hüzünlüsü,
Anlat bana kendini, ey tatlı hikayem!
Güzelinden, uzunundan olsun, senin masalın masal olsun.
Eşsiz tatlı hikayem!
*
Zifiri bir örtü, sararken alemi,
Kurdun, kuşun sessizliğindeki cihanı,
Uyuyan hayvanlar ve dinlenen ağaçlar,
Kaybolur gecenin renginde, yapraklar.
Bir baykuş feryadı ve yaprak hışırtısı,
Bilinir ıssız çalılıklardaki çığlıkları,
Zaman durmaya yaklaşır, dönüp durur dünya,
Evrenin boşluğunda, galaksilerin ışıltıları.
Bir bekleyiş başlar, çobanın nöbetinde,
Ben, karanlıkta yol gösteren, kutup yıldızıyım der.
Orada mısın dersin? Oradaysan ver cevabı,
Hani o, karanlıkta yol gösteren, kutup yıldızıyım der,
Soğuk mu soğuk, senin yıldızın kutupta olsun.
Yönümü bulduran pusulam, rüzgarda sallanan gülüm,
En sadık bekçim, kapı önündeki nöbetçim.
Işıkların en vefalısı, koyu karanlığın ışıltılısı,
Aydınlat bana bilinmeyen yolumu, ey parlak ışığım!
Soğuk mu soğuk, senin yıldızın kutupta olsun.
Yol gösteren ışığım!
*
Bir rüya alemi kurulurken zihinde,
Meleyen kuzuların, nazlı düşlerinde,
Yeşil ovalar ve ak pınarlar önünde,
Serilir ovalar, sonsuz düzlüklerde.
Bir ney sesi ve melek kanatları,
Hissedilir engin göklerde, çırpıntıları,
Beden hafiflemeye meyleder, sabahları,
Uykuyla uyanıklık eşiğinde, şafakları.
Bir suret belirir çobanın imgeleminde,
Ben, rüyalarda vadedilen, o bereketli toprağım der.
Gerçek misin dersin? Yoksa huri mi?
Hani o, rüyalarda vadedilen, o bereketli toprağım der,
Ekip ekip biçesin, senin toprağın bereketli olsun.
Hayalimdeki cennetim, hayatımdaki cehennemim,
En verimli vaham, uçsuz bucaksız ovam.
Düşlerin en gerçeği, kabusların en korkuncu,
Doyur insanlarımın karnını, ey kutsal vaham!
Ekip ekip biçesin, senin toprağın bereketli olsun.
Ebedi olsun vaham!
Serin bir aydınlık, dolarken ovaya,
Yeni bir günün başlangıcında oraya,
Uykulu çiçekler ve canlı mahluklar,
Kımıldar kendi yuvalarında balıklar.
Bir horoz ötüşü ve taze çimen kokusu,
Yayılır bütün meralara, sabahın buğusu,
Doğa yeniden can bulur, her şeyin doğrusu,
O anın muştusunda, geçer gider korkusu.
Bir yemin edilir çobanın kalbinde,
Ben doğada, her gün yeniden var olan, o döngüyüm der.
Sonsuz musun dersin? Nerde sonun dersin?
Hani o doğada, her gün yeniden var olan, o döngüyüm der,
Döne döne dolansın, senin döngün var olsun.
Her günümün başlangıcı, gecem de bitişi,
Ebedi umudum, yârimin gelişi.
Mevsimlerin en sevdiği, geçip geçip gideni,
Huzur bulsun gönüller sende, ey benim mevsimim!
Döne döne dolansın, senin döngün var olsun.
Canım benim mevsimim!
Kayıt Tarihi : 27.8.2025 21:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!