1967 yılından beri işte ben (Kısaca)
Çanakkale’ye dil uzatma bre Dilipak,
Bugün yaşıyorsan sebebi Çanakkale,
Ortamı karıştırma sokma ülkeme nifak,
Yılandan beter hale gelirsin bir gün.
Her nifağın altından sen çıkıyorsun,
Sen kimsin Çanakkale’ye dil uzatıyorsun,
Çiçekli badem ağaçlarını unut.
Değmez,
bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
Islak saclarını güneşte kurut:
olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın
Devamını Oku
Değmez,
bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
Islak saclarını güneşte kurut:
olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın
karşında ki adamı iyi tanı çanakkale savaşını ''ittihatçıların oyunu'' olarak gören bir dili kara sanki bilmez mi ki o ittihatçıların arasında Rauf Orbay,Kazım Karabekir,İsmet İnönü,Kılıç Ali,Kuşçubaşı Eşref ve Mustafa Kemal Atatürk vardı.Bu İttihatçıların Osmanlı imparatorluğuna ihanet edip Almanya için savaştığından bahsediyor,bu adama ona göre cevap ver şiirin çok güzel dersini almak isteyen almıştır inşallah
Sayın Turhan Toy
Sizi sevgi ve saygımla selamlıyorum.
Düşünceleriniz benim için çok değerli
Dost yüreğinizi biliyorum....
Yalnız şunu anlayamadım.. ve üzüldüm bir polomik konusu olmadan bu konuya açıklık getirmenizi arzu ediyorum.
Dilipak'ın dediği son derece açık bir cümle..
'Necef benim için Çanakkaleden binkat daha önemlidir'
Bunu söylediğini kendiside kabul ediyor... tartışmasız bu.
İnsanlar dil sürçmesi ve bir anlık heyecanla hata yapabilirler..hepimiz yapabiliriz ve hoşgörü gösterilebilir böyle bir durumda.
Ama.... Dilipak' ı Yalnızca bu konuşmasıyla mı tanıyoruz ki... gördüğü tepki karşısında, Dana altında buzağı aramaktayız diye düşünelim.
Burada ne ben Sevgili galip kardeşimin avukatlığına soyundum
Nede siz Sn. Dilipak' ın(zaten O şahısın avukata ihtiyacıda yok :)) ......! ..)
Benim bunları yazmamdaki amacım Tepkisini büyük bir yürekle ortaya koyabilen bir genç arkadaşın cesaretini yüreğini ve emeğini desteklemek....
Ve arzum....
Bir densiz söz için Şiir yürekleri zedelememek.
Bırakalım insanlar kendi kapasitelerince değerleri sahiplensinler
Ve günün birinde öğrenirler umarım.
Bir değeri yüceltirken bir başka değeri harcamamayı... yani
Sevgi ve Saygımla
Nevin Kurular
Kardeş Abdurrahman Dilipakın röpörtajını aşağıya yazıyorum biraz insaflı olsanız diyorum Allah CC Fasıklar size bir haber getirdiğinde onu iyice araştırmadan kaynağından öğrenmeden inanmayınız buyuruyor ama senin konuyu gazete sayfalarından çarpıtılarak yapılan haberlerden okuyarak yola çıktığını görüyorum biraz insaflı olalım karşımızdakini dinlemeden alelacele hareket etmememiz kanaatindeyim selamlar
Turhan Toy
Dilipakın açıklamarı yeni tartışmalara sebeb olacak gibi gözüküyor..
-Haberleri, tepkileri gördünüz, gerçekten ölçüyü kaçırdığınızı düşünüyor musunuz?
-Hayır. Sözlerim arkasındayım. Bu tepkilerin sahipleri tarih bilmiyorlar ve söylenen sözü de anlamamakta ısrar gösteriyorlar. Dana altında buzağı arıyorlar, sun’i tartışmalarla gerçeği gizlemek ve gündemi bulandırmak istiyorlar.
-Peki, “Necef benim için Çanakkaleden bin defa daha değerli” dediniz mi?
-Evet dedim.
-Akif’in “Bedrin anlanları ancak bu kadar şanlı idi” dediği bir savaştan söz ediyoruz.
-Evet farkındayım.. Akif’e hayranım. Büyük şair.. Onun Çanakkale savaşına bakışı, İngilizlerin boğazlardan geçmeleri halinde hilafetin yani İslamın birliğini temsil eden makamın elden gitmesi ve buna bağlı olarak da, Mekke, Medine, Kudüs’ün, Necef’in, Şam’ın, Hatay’ın, kutsallarımızın tehdit altına girmesi korkusu. Bedirle kıyaslamasının sebebi bu.
-Ama unutmayın Bedr’e komuta eden kişi bir peygamberdi, bir Alman generali değil.
-Ne demek istiyorsunuz?
-Çanakkale savaşının genel komutanı Alman Generali Limon Von Sanders’ti.
-Mustafa Kemal
-O 7.sırada bir harekat subayı idi..
Çanakkale anıtında da adı 7.sırada yazılıdır.
-Neden Necef!
-Necef’de Hz. Alinin türbesi var. Sadece Hz. Ali’nin değil, hepimizin atası Hz. Adem ve Hz Nuh’un da türbesi var. Orası İnsanlığın en kadim, kutsal mekanlarından biri. “İmam Ali” türbesi , camii diye o mekanı küçümselemeleri kanıma dokunuyor.
O gün Cuma namazında imam bana Çanakkale savaşını, 30 ağustosu anlatıyor. 100 yıl önceki dedelerimizin kahramanlıklarından söz ediyor ama Kudüs düştü, Mescidi aksa tehdit altında, Hz. Ali Camiinin çevresinde bombalar patlıyor, onlarca şehid var, tek kelime yok.. Necefte test edilen Mescidi Aksadır , Mekkedir, Medinedir. Necef aşılırsa sıra buralara gelir ve o zaman ne demek istediğim daha iyi anlaşılır, Allah korusun. Çanakkaleden anlaşılması gereken de budur.. İngilizler Çanakkaleye Braslav ve Gobenin arkasından gelmişlerdi. Iraka da Saddamın peşinden geldiler..
-Siz Necef’le Çanakkale’yi bunun için mi irtibatlandırdınız?
-Evet tabi, İmamın hutbesine gönderme var. Zaten bunu sa sözlerimin başına söyledim. Çanakkale harimi ismetimize açılan bir kapıdır. İçinde koruduğumuz değerler Mekke, Medine, Kudüs, Necef, Şam, Hatay, Konya, İstanbul, Urfa ve diğerleridir.. Çanakkaleyi anlamlı kılan bu.
-Ama basına sanki böyle yansımadı gibi.
-Onların hesabı başka, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek istiyorlar.
Onlar belki, Çanakkale savaşının olduğu yıllarda 1914-16 yılları arasında Necefin, Mekke , Medine, Şam ve Kudüsün vatan toprağıu olduğunu da bilmiyor olabilirler.
O zaman vatan dediğimiz coğrafya anadoludan ibaret değildi.. Çanakkaleyi bizim açımızdan anlamlı ve değerli kılan bu kapının aşılması durumunda saydığım kutsallarımızn, Necefin tehdit altında kalacağı endişesidir.
-Çanakkale savaşının genel komutanı Liman Von Sandrs dediniz..
-Evet. Sanılıyor ki, Çanakkale savaşı sadece bir Osmanlı-İngiliz savaşıdır. Hayır, bu savaş aynı zamanda bir Alman-İngiliz savaşıdır..
-Alman-İngiliz savaşı mı?
-Evet, hani Amerikan askerleri Iraka gitmek için Türkiyeden geçmek istedi de, meclisten tezkere çıkmayınca o iş yarım kaldı ya, Özkök paşa da geçen gün o konuya değindi, tezkerenin geçmemesinden mutluluk duyduğunu söyledi.. Plan çok açıktı. İngilizler zahiren anadoluyu işgal için gelmiyorlardı. Ha işleri bitince giderler mi idi bilinmez!.
Asıl resmi amaç anadolu ya da İstanbul değildi.. Maksatları, Churchil planına göre İtilaf devletleri Boğazları ele geçirerek Osmanlıyı savaş dışı bırakmak, Karadenizden Almanyaya karşı Rusyaya ve yine Karadenizden Almanların müttefiki Avusturyanın Balkanlar üzerişndeki baskısı kırmak ve Balkanları kontrol etmek için bölgeye asker çıkartmaktı.
Neymiş. Bu savaş bizim savaşımız mı? İttihatçıların oyunu ile Alman-İngiliz savaşının ortasında kaldık ve 190.000 can verdik.
-Ama kimse bunu böyle anlatmadı bize?
-Evet iyi ki bu tartışmalar oluyor. Bu vesile ile bazı gerçekler de ortaya çıkmış oluyor.. Bakın o günlerde bir başka olay yaşanıyor.
Onu gözden kaçırmamak gerek. Tarih 27 Ekim 1914 de eş zamanlı bir olay gerçekleşiyor. İki Alman zırhlısı Türkiyeye sığınıyor, başlarına fes, göndere Osmanlı bayrağı çekip gidip karadenizden Rusyayı vuruyorlar..
Ardından da İngilizler bunları takip ediyor. Nergiz Şen
http:// canakkalesavaslari. comu.edu.tr/ CAN / dunyasavos.HTM
bu konuda şu bilgiyi verirler. “Osmanlı Hükümeti yönetimi ve bilhassa savaşa taraftar olmayan Sadrazam Halim Paşa, Maliye Nazırı Cavid Bey ve diğer üyeleri yapılan anlaşmanın savunma amaçlı olduğunu iddia etseler de Almanya’nın hemen ertesi günü Osmanlı’ya savaşa girme zemini hazırlamaya başladığı görülmüştür.
“ 3 Ağustos’ta da Fransa’ya ve sömürgelerine karşı faaliyet için Akdeniz’de bulunan Goben ve Breslau zırhlılarına hemen İstanbul’a gitmeleri emri verilmiştir.
İngiliz’lerin peşinden geldiği gemiler önce İzmir’e 10 Ağustos’ta da Çanakkale’ye gelmişlerdir.
Hükümetin bilgisi haricinde Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın özel izniyle Boğazlardan geçmişlerdir.“ Gemilerin boğazlardan geçişleriyle ilgili bazı spekülatif bilgilerde mevcuttur.
Örneğin; Talat Paşa anılarında; Goben ve Breslav gemilerinin kasıtlı olarak Osmanlı’yı savaşa sokmak için Çanakkale’ye sığındıklarını kabul etmez.
Çünkü “Bu iki gemi önce İtalya limanlarında bulunuyordu. İtalya tarafsız kalıp ta gemilerin karasularını belirli bir süre içerisinde terketmelerini isteyince Goben ve Breslav Akdeniz’e açılmak durumunda kalmışlardır.
Cebelitarık ise İngiltere Deniz Kuvvetleri tarafından kapatılmıştır. Bu sebeple Akdeniz’de gidebilecekleri tek yer Almanya ile yandaş olan Osmanlı karasularıydı. Zaten peşlerindeki İngiliz donanması da onları bu yöne doğru itmekteydi.” şeklinde bilgi verir.
-Yani bu bir oyundu mu demek istiyorsunuz?
-Evet tuzağa düşürüldü. İttihatçıların başımıza açtığı gailelerden biri. Ama şunu da söylemeliyim bu tarajik olay Osmanlı askerlerinin o üniversite / medrese talabelerinin Hilafeti koruma konusunda , vatan ve milletleri için, kutsallarını korumak için nasıl gözünü kırpmadan şehadete koştuklarını anlatan müstesna bir örnektir..
Bu sayaşın arka planında bir çok karanlık ve kirli noktalar bulunsa da askerlerimizin kahramanlıklarına diyecek yok. Manevi tecellilere şahitlik edilen bizim için anlamı büyük olan, ve ders alınması gereken bir savaştır bu.
-Peki sonra ne oldu.
-Sonrası İlginç. İngilizlerin “Golyad” isimli gemisi açılan ateş sonucu batırıldı. Burada “Golyad” adına dikkat!
-Golyad ne demek?
-Ha o Calud anlamına geliyor.. İbraniler ona Golyad diyor. Kur’an da Calud diye geçer “Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: 'Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar) : 'Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok' dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: 'Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.' (Bakara / 249) Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki: 'Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.' (Bakara / 250) Böylece onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar.
Davud Calut'u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl (ve ihsan) sahibidir. (Bakara / 251) Golyadın Yahudiler için özel bir anlamı var..
Ona dikkat çekmek istedim. Batan gemi de o.
Ardından komuta gemisi mayına çarpar, İngilizler acısından talihsiz birkaç olay daha , geri çekilmek zorunda kalırlar. Sonuç Müslümanlardan 55 bin şehid, 100 bin yaralı,10 bin kayıp 25.000 hastalık sebebi ile ölüm. Karşı tarafın kaybı ise 43.000 ölü, 30.000 kayıp,72.000 yaralı idi..
-Sonra ne oldu?
-İngilizler geldikleri gibi gittiler. Ardından da gittikleri gibi geri geldiler. Geçilmez denilen Çanakkaleyi geçtiler.
Filistinde 3 ordumuz dağıtıldı. Komutan yine Liman Von Sandersti. Filistin cephesinde de yine Mustafa Kemal vardı. Ama nedense Filistin cephesinden fazla söz edilmez..
Yine İngilizler, Yine Almanlar, Yine bizim askerlerimiz, yine aynı trajedi. Şehid olan yine bizim askerimizdi. Ama ses yok.. Churchill’in ordularına emri ise “Bir damla kan, bir damla petrol”dü.
-Nasıl gittikleri gibi geri geldiler?
-1916 da gittiler, 19 da bölgeye geri geldiler. Daha doğrusu Osmanlı topraklarından bir daha hiç ayrılmadılar..
Filistine yüklendiler. Londra konferansında İstanbulun işgaline karar verildi. 4 Mart 1920 de de işgal başladı. Önce Türkocağı, Telgrafhane, Limana girildi.
150 kişilik bir İngiliz birliği 10. Kafkas tümeni karargahını bastı, uyuyan askerlerin üzerine açılan ateş sonucu 5 kişi şehdi oldu. Harbiye Nazırı Cemal paşa esir alındı. 15-16 Mart 1920 de işgal tamamlandı.
Ardından 10 Agustos da da önümüze Sevr planı kondu.1922 de de Vahmettin Malaya gemisi ile İstanbuldan ayrıldı..
-İstanbulda direniş olmadı mı?
-Artık iş işten geçmişti..
-Peki İstanbulun kurtuluşu?
-Evet. İngilizler 2 Ekim 1923 de kendi kararları ile çekip gittiler. Ne gelişlerinde ve ne de gidişlerinde bir çatışma olmadı?
-İstanbulun kurutuluşu 6 Ekim değil mi?
-Doğru 6 Ekim. Aradaki dört günde, İngilizlerden boşalan İstanbulu devir alacak kimse yoktu..
Derlenen bir birlikte 6 Ekim 1923 de Şükrü Naili Paşa komutasındaki askerlerimiz bir resmi geçit yaparak hükümet binasına bayrak çektiler ve Ekim başında işte bunu kutlayacağız.
-Arada geçen 4 gün?
-Onu da siz araştırın.
-Tarihimizi bilmiyoruz?
-Malesef. Arşivler büyük ölçüde kapalı. Yani siyasi açıdan resmi ideoloji açısından riskli bölümler kapalı..
Tarih övgü ve sövgü kitabına dönmüş. Resmi tarih, gerçeği söylemiyor bize.. Kurtuluş savaşındaki milli mukavemet muhteşem.. Bu gün Necef’de Fellucede de yaşanan bu..
Mesela düzenli orduların kaç gün savaştıklarına, kaç kişi olduklarına, kaç kayıp verdiklerine bakın. Meisi neden, nasıl, niçin kaybettik ona bakın! Benim derdim, Kurtuluş savaşı vermiş , örnek alınan bir millet olarak işgal kuvvetlerine arka çıkmak değil, direnenlerin yanında yer almamız gerek..
Çanakkalede İngilizlere karşı direniyorduk. Burada da ABD nin yanında yine İngiltere var. Bana kalırsa bu savaş örtülü olarak hala devam ediyor.
Mekke, Medine, Kudüs, Necef, Şam, Hatay, İzmir, İstanbul, Fırat vadisi düşmeden de bitmeyecek. Belki de tarihin sonunu getirecek medeniyetler arası savaş dedikleri de böyle bir şey..
-Başka söyleyecekleriniz..
-Benim safım belli. Ülkem ve halkımın yanındayım.. Çanakkalede şehid gazilerine ben onlardan çok daha yakınım. Onlarla aynı iman ve gayeye sahibim. Alman ya da İngiliz mandacısı asker ve siyasiler bana uzak!.
Çanakkale, Filistin, Çeçenistan, Bosna, Afganistan ya da Necef.. Ben Atam Ademin, Atam Nuhun, Önderim ehli beytin sembolü atam imam Alinin, Şehid Hüseyinin manevi mirasını savunuyorum. Çanakkaleye anlam ve ruh veren şeyin de Bedrde ifadesini bulan bu ruh olduğunu düşünüyorum..
Ben Çanakkaleden bakınca Necefi görüyorum. Ve bana imam efendiler, Çanakkale destanını anlatırken neden Necefi görmezlikten geldiklerini düşünüyor ve sorguluyorum..
Keşke haberciler, söylenen sözün öncesindeki mantıksal bağı da izleyicilerine aktarsalardı. Bunlar bana saldırdıkları gibi, kendi izleyicilerini de aldatıyorlar..
Medyadaki “eklemlenmiş gazeteciler”de bulundukları yerden cehpedeki konumlarının gereğini yapıyorlar sanıyorum. İnghizlerin safında savaşan ben değil. Savaşa ve işgale hayır diyorum..
İşgale karşı direnenlerin yanındayım. Adalet yoksa barış da yok, bunu da söylüyorum.. Çanakkale stratejik bir mevzinin adıdır.
Çanakkalede asıl korunmak istenen Hilafetin mana ve mefhumunda gizli olan, bize vatan olan kutsal topraklar ve bu arada Necefti! Çanakkaleyi anlamlı,değerli kılan asıl değer bu değerlerdir.. sandığın içindekini unutup sandığı kutsayanların bunu anlaması zor!
-Açıklamarınız için teşekkür ediyoruz. Bu açıklamalar yeni tartışmalar başlatacağa benziyor.
-Barika-i hakikat, müsademe-i efkardan doğar derler.
-Ben teşekkür ediyorum.
Dilipak, 'Necef benim için Çanakkale'den bin kat daha faziletli' sözlerine gösterilen tepkiyi cehalet olarak yorumladı. İşte yankı uyandıran sözler:
Dün Necef'teki ABD operasyonunda şehit düşen Iraklı direnişçiler için Fatih Camii'nde gıyabi cenaze namazı kılındı. Namaz sonrası konuşan yazar Dilipak, 'Necef benim için Çanakkale'den bin kat daha faziletlidir' dedi. Dilipak'ın sözleri Milliyet gazetesi 'Bu ne küstahlık' başlığı ile birinci sayfasından duyurdu ve 16. sayfasında aynı haber için 'bu kez ölçüyü kaçırdı' iç manşetini kullandı.
Dilipak ise söz konusu sözleri neden kullandığını belirten açıklamasında gösterilen tepkiyi 'cahillik' olarak yorumladı ve kutsallık kavramının yanlış yorumlarının bu cehaletin özünü oluşturduğunu belirtti.
HABER NE İDİ?
Vakit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, Irak'ın Necef kentinde ABD askerlerine direnen Iraklılara atıfta bulunarak, 'Necef benim için Çanakkale Zaferi'nden daha faziletlidir' dedi. Necef'teki olaylarda ölen Iraklı direnişçiler için dün Fatih Camii'nde gıyabi cenaze namazı kılındı. Türbanlı kadınların erkeklerle yan yana önlerde saf tuttuğu namazın ardından bir konuşma yapan Dilipak, şunları söyledi: 'Bugün Irak halkının başına gelenler, eğer bu ateş burada söndürülmeyecek olursa zalimlere yardım, yataklık, uşaklık, işbirlikçiler edenlerle birlikte içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden helak ateş bizi de yakalar. Necef'teki mücadele insanlık onurudur. Biraz önce hutbede bize Çanakkale Savaşı'nın mücahitlerinin ne yüce bir değer için savaştıkları anlatıldı. Necef benim için Çanakkale'den bin kat daha faziletlidir.'
Necef'ten sonra sıranın Mescid - i Aksa'ya geleceğini öne süren Dilipak, yapılan direnişin Kudüs müdafaası, Medine müdafaasından farksız olduğunu söyledi.
Alevilere çağrı
Dilipak şöyle devam etti: 'Türkiye'deki Hanefi Müslümanların bu mücadeleyi daha sıcak bir yakınlıkla takip etmeleri için illaki İmam - ı Azam Ebu Halife'nin camisine, türbesine mi saldırı düzenlenmesi gerekir. Hz. Ali bizim halifemizdir. Nerede o cemevlerinin devamlı müdafaasını yapan Alevi kardeşlerim, gelsenize. Evimize girildi, kutsalımıza tecavüz edildi.'
Avluda toplanan kadın, erkek ve çocuklardan oluşan yaklaşık bin kişilik grup da ABD'ye tepki gösterdi. Necef'teki direnişin simgesi haline gelen Şii lider Mukteda El Sadr'ın posterlerini taşıyan grup, 'Küresel saldırıya küresel intifada' diye slogan attı. Bu arada bir kadının elindeki dövizde ise diğerlerinden farklı bir slogan vardı: 'Zalimler için yaşasın cehennem.'
Grup, namazın ardından tekbir getirerek dağıldı.
Türbanlı kadınlar erkeklerle saf tuttu
ABD'yi protesto etmek isteyen kadın, erkek ve çocuklardan oluşan bin kişi, Fatih Camii avlusunda toplandı. Sloganlar atıp Necef direnişinin simgesi Sadr'ın posterini taşıyan grup, daha sonra gıyabi cenaze namazı kıldı. Türbanlı kadınların erkeklerle yan yana ön sıralarda saf tuttuğu namaza Vakit yazarı Abdurrahman Dilipak da katıldı. Grup, namazın ardından tekbir getirerek dağıldı.
DİLİPAK NEDEN ÖYLE DEDİ?
Haber7'nin sorularını yanıtlayan Abdurrahman Dilipak, arkasında durduğu sözlerine bu kadar tepki gösterilmesini ve küstah ifadesinin kullanılmasını cahillik olarak yorumladı:
'Çanakkale bir kapı idi. Orada çarpışan askerleri Merhum Mehmet Akif Bedr'in aslanları ile kıyaslıyor. Onların ne kadar önemli olduğunu bu ifade göstermeye yeter. Orada şehit düşenlerin önemi tartışılmaz. Ama onlar asıl yapıyı korumak ve kutsalı savunmak için şehit düştüler. Asıl binayı korumak adına kapının geçilmesine izin vermediler. Ki o zaman orduların geçmesine izin verilmeyen Çanhakkale kapısı sonradan geçilmiştir bu da ayrı bir tartışma konusu.
Asıl olan ve korunan kutsal Mekke'dir, Medine'dir, Necef'tir. Esas yapı daha önemli. O açıdan kutsal bir kent olan Necef'in bir kapı olarak yorumladığım Çanakkale'den daha faziletli olduğunu söylemem tabiidir.
Bu sözlere gösterilen tepkiler, cehalettir, insanların kutsaldan ne anladıklarıyla doğrudan ilgilidir. Vatan benim için tabi ki kutsaldır. Ama neden kutsaldır? Eğer vatanı kutsal kılan asıl maneviyatı göz ardı edersek, vatanın bizim için bir cografya parçasından farkı kalır mı? O zaman benim için Çanakkale her hangi bir coğrafya parçasından farksız olur. Oysa Çanakkaleyi benim için destansı kılan orada kutsal değerler adına sergilenen olağanüstü direniştir. O yüzden ben sözlerimin arkasındayım ama cahilce tepkiler alıyor olmak üzüntü verici.
haaa puanı unutuyordum....
On üzerinden 10 sana çok az ....
ne yapmalı bilmiyorum ki......
Galip Harikaaaaaasın.....
Bu Şiir Tarih kiraplarına yazılmalı.
:))
Duyarlılığını yüreğini kutluyorum
ilk harfinden son harfine kadar katılıyorum içeriğine
çok beğendim çok
Yazılabilecek herşeyi çok güzel bir ifadeyle yazmışsın.bize birşey bırakmamışsın söylenecek:))
Sevgilerimle
Nevin Kurular
Tebrikler
Duyarlı bir tepki..Yüreği güzel şairden...Sevgiler can dost..
!!!
tüm diller sus pus olmuş .
gönlünüzden taşanlar karşısında .
.
Bu şiir ile ilgili 19 tane yorum bulunmakta