Kim çağırdı sizi diye sorulur onlara.
Gönlü taşanların cevabı hazırdır oracıkta.
Derdimizin dermanı ancak buradadır dediler.
Onlar sadece O’nu dilediler.
Ne garip bir cevaptı bu meleklere verilen.
Rüzgar ile yağmur ile ansan.
En derin deryalara dalsan.
Gözyaşın sel olup boğulasın.
Kurtuluşa eremeyince.
Varlık katındasın, bu yokluk neden?
Hakkın sadece rızasını istemiş olanlara.
Resul yolunda ömrünü sürdürmüş olanlara.
Özündeki aşkıyla kor olup yanmış olanlara.
Hak aşkına kavuşan, tüm dostlara selam yolluyoruz.
Hak aşkına kavuşupta buluşursanız.
Dostlar var, arayan.
Dostlar var, soran.
Dostlar var, hummalı.
Dostlar var, tutkulu.
Nerededir diye soran.
Sen hiç ağacı duydun mu, yada duymayı denedin mi?
Gerçekten sevmezsen eğer duyamazsın tabiki.
Niçin böylesin söyle arkadaş diyebildin mi hiç?
Dertlerini içten duymayı deneyebildin mi hiç?
O ağaç başlar söze, anlatacağı çok şey vardır.
Hira dağının her taşını öpsek.
Mekke de Kabe de hep adını ansak.
Aşkının ateşiyle kavrulup, yansak
Kafi gelir mi sevgine, acziyetten ağlasak.
Ya Resul Allah’ım, aşkım, sultanım.
&
Düşmüşüz mezalim, bir nefsin zulmüne
Faydası yok elbet, O dönüş yerine
Hesap günü yakın, Hak emri biline
Ecel bir gün gelir, eğilme nefsine
İstanbul – 11.10.2006 - Hece: 12
Söyleyemezsinki söyleyemezsinki!
Nasıl sevdiğini gösteremezsinki!
Derdinin ilacını bulamazsınki!
Aşk gönle girince duramazsınki!
Kalbini çıkarıp al diyemezsinki!
Cananım neşesiz
Gül yüzü, pek solgun
Bakışları manasız
Hem donuk, hem yorgun
Nederiz biz sensiz
Bir sözün var, kimselere diyemediğin.
Bir derdin var, kimselere anlatamadığın.
Bir kalbin var, çıkarıp ona sunamadığın.
Bir aşkın var, koşupta hiç ulaşamadığın.
Bir gönlün var, aşkıyla kavrulup yandığın.
Bir gün gelecek dost bir gün Hüda'nın yanına varacağız. Gül kokulu Muhammed'in yolundan koşacağız. Tabii ki ilk başta iman ile dolacağız. Selam ve dua ile