Zaman fena olmuş tayyare mekân,
İstanbul’a Fatih oldun mu ağam?
Burada bulmadın bir ekmek, imkân,
İstanbul’a Fatih oldun mu ağam?
Sararıp solduğun geceden güne,
Nasıl gelir geçer günler geceler,
Gözümden süzülen yaşımsın benim…
Çözülmez sanırdım bu bilmeceler
Gözümden süzülen yaşımsın benim…
Sıcacık ellerin el gibi değil,
Yollar;
Uzayan yollar...
Bıçak gibi kesen yüzümü,
Rüzgâr mı hasretin mi yar?
Dağlar;
Ellerin alnıma ap ak yazgılar çizsin,
Yüreğinde gizli Cennetler annelerin...
Vuslatına ermek için alınsın nefesler,
Ağladığını varsın görenler olsun,
Tanrı olmadığını gösterir gözyaşların...
Avuçların bir duaya açılsın dostum;
“Kalmadı dalımda yaprağım, gülüm;
Baharı beklerken kış geldi yine…
Bakışın bir ateş, yokluğun ölüm;
Baharı beklerken kış geldi yine…
Dostum dedim durdum dostum değilmiş,
Beyazı siyahı bir görür olduk,
Çok şükür Allah’a ay yıla döndü…
Gül çiçek gibiydik sarardık solduk,
Çok şükür Allah’a ay yıla döndü…
Sular seller idik aktık durulduk,
Artık sadece Senin ikliminde yaşamak…
Ya Muhammed kalbimi sadece Sana açmak…
Vuslatın arzusuyla bir ömür yanadurmak…
Eteğinden tutarak nihayet Hakka varmak…
Hep elden alırlar peteği, balı…
Çiçek, meyve dolu budağı, dalı,
Başkasına anlat sen bu masalı...
İnsanlık geride para ve puldan;
Allah’tan korkmazlar sıkılmaz kuldan…
O zengin olacak sen değilsin ya,
Bir bardak sıcak çay bir buçuk lira…
Yatırım yaptığı içindir güya,
Bir bardak sıcak çay bir buçuk lira…
Çaldığı çırptığı çoksa da n’olur,
Yalnız sen mi yandın aşk ateşinde,
Ömrünü tükettin Hızır peşinde…
Denize, mehtaba sen de hayransın,
Hızır gelir diye bekleyen cansın…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!