BURDUR İLE HASBIHAL
Pisidia tarihteki ilk adım,
Yola ta oradan çık dedi Burdur.
Dört yanımı gez dolaş adım adım
Kelamı kâğıda dök dedi Burdur.
Tutmuştu her biri koca bir dağı
Geçti Sagalassos, Kibyra çağı.
Hele bir al üstümdeki toprağı,
Geçmişim de şirin, şık dedi Burdur.
Kazılara göre dokuz bin yaşım,
Kalkıp yemin etsem ağrımaz başım.
Bariz bir belgedir toprağım taşım,
Doğal bir göz ile bak dedi Burdur.
Türklerle tanıştım; yıl bin yetmiş bir
Kınalı Oymağı o ilk misafir.
Yaşadım muhteşem üç farklı devir,
Aynı idi köken kök dedi Burdur.
“Ezostas”tan Tirkemiş’e dek geldim,
Çok kralın beyin aklını çeldim.
Osmanlı’da Sancak olup yükseldim,
Her devirde alnım ak dedi Burdur.
“Cennet buradadır” sözü hakikat
“Burda dur diyen kim, o biraz sakat.
Bırak tarihçiler yapsın tahkikat
Sen kafayı bana tak dedi Burdur.
Talim terbiyede belli ayarım.
“Marka şehir” oldum çok bahtiyarım
Her alanda önde olmak şiarım,
Dilersen sınava sok dedi Burdur.
BEYO’yla hafifken öğrenci yüküm,
Bak bugün dağları kuşattı köküm.
On bin küsur gencin hedefi MAKÜ’m
Artık çıktı yaydan ok dedi Burdur.
Üniversitem de yeri de şirin,
Yakışmış şanına Milli Şair’in.
Meb’usuma muhabbetim pek derin,
Minnetdarım haşre dek dedi Burdur.
Bakmasın Antalya, Muğla kusura,
Teke yöresinin merkezi bura.
Yerel çalgılarım sipsiyle cura,
Yörük kültürüne ek dedi Burdur.
Antalya, Denizli, Isparta, Muğla,
Afyon ile komşu eyledi Mevla
Çekemez aradan kimse bir tuğla
Dilimiz, töremiz tek dedi Burdur.
Tek gayem yaşasın gelenek, kültür
"Gabardıç, dımıdan" bana özgü tür.
Uğur, Ümran, Sümer Ezgü, Hale Gür…
Temsilcim daha da çok dedi Burdur.
Her türkümde değişik bir hikâye,
Güssüm’de gül, Ümmü’de ağla diye
Bucak sunmuş iken bir “Ak fasulye”
Kuruya karnımız tok dedi Burdur
Zeybeklerim canlandırır ölüyü
Türkülerim uslandırır deliyi
Arada dinle coş; “hadi gali”yi
Fazla enerjiyi yak dedi Burdur.
Altınyayla olmuş Dirmil’in adı
Türküler yaşatır artık o tadı.
Tabelayı sökmek kolay da hadi
Dilden de Dirmil’i sök dedi Burdur
Yerden su gönderir gökten yağmur, kar
Ne eksen toprağa çimlenir çıkar.
Nimeti vereni eyleme inkâr,
Vesiledir yerle gök dedi Burdur.
Tefenni’nin meşhur sarı gelini,
Rezeneye attı çiftçim elini.
Besleyemem insanın tembelini,
Çalış gel sofraya çök dedi Burdur
Antep fıstığını gel gör Bucak’ta,
Ton ton sahlep yetişir o toprakta.
Melli incirinin tadına bak da,
Gör neler yaratmış Hakk dedi Burdur.
Hem lavanta gül yetişir hem ayva
İsmi ile müsemma Yeşilova.
Gölhisar’da sera koskoca ova,
Gel de bu cennetten bık dedi Burdur.
Yurdumun en derin gölüdür Salda,
Tam öğren kendini sulara sal da.
Yeşil, mavi, beyaz düşlere dal da,
Huzurun resmini çek dedi Burdur.
İnsuyu mağaram bir hayli üzgün,
Dokuz gölü vardı, kurumuş bugün.
Reva mı alasın diye bol ürün,
Dünyayı başıma yık dedi Burdur.
Kemer, Karamanlı, Çavdır hülasa
Dilediğin yerden kap bir ev, arsa.
Kırk yıl Türkiye’yi gezdin nasılsa,
Bir tarafa kazık çak dedi Burdur.
Tanıştık seninle yıl seksen iki,
Bende o günler de bugün de baki.
Hayalin düşün olmuşum öyle ki,
Görüşelim daha sık dedi Burdur.
Boştun iki yılda dolup da taştın,
Gah okulla gah o kulla uğraştın.
Bir kader kısmet var ne diye şaştın,
Talihine boyun bük dedi Burdur.
Şekli şemaili, dili, şivesi
Artırdı bendeki hissi, hevesi
İçmek istedim de bir "he kahvesi"
Başına bir tas su dik dedi Burdur.
Ağlasun yeşile gömülmüş resmen,
Binalar tepeden görünür kısmen.
Niye ağzın açık kaldı ki Osman!
Beton tabiata yük dedi Burdur.
06.09.2024 Burdur
Kayıt Tarihi : 10.9.2024 17:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!