Anlatsam, anlar mıydın çocukluğumun dargınlığını? Eksik kalan parçaların ruhumdaki fazlalığını ve varlığımın hayatımdaki azınlığını. Anlar mıydın?
Paramparça umutlarımın kanayan yarasını, duyulmayan çığlıklarımın yabancı tınısını ve yağmur dolu gökyüzündeki kupkuru bedenimin sızısını. Anlar mıydın?
Gün doğarken kapanan gözlerimi, hayallere dalarken kesilen hevesimi ve sonsuzluğa tutunurken son bulan nefesimi. Anlar mıydın?
Benim her zaman eşsiz rüyalarım oldu.
Yeri geldi çocuklar kadar masum oldu bu rüyalarım.
Yeri geldi onların hayalleri kadar uzak...
Yeri geldi yalın bir okyanusun dibinde süzülen kuşlar gibi özgür oldum bu rüyalarda.
Yeri geldi okyanusa atılan bir çapa misali buldum kendimi en dipte.
Bir Dilek Tut
Ruhunu aydınlat,
Aydınlat ki dünya parlasın.
Çiçekler bir başka açsın,
Kuşlar yeni bir ezgiyle ötsün.
Dün çoktan geçti ama etkisi içimde kaldı.
Sisler dağıldı, izleri kalbimi sardı.
Sildim, sildikçe izleri selterip canımı yaktı.
Yandım, yandıkça azaldım, yarım kaldım.
Gün doğdu yüzüme, güneşim içimi ısıttı.
Akşam üstü okuldan eve dönüyorum, kulağımda kulaklık ve üstümde yabancı duran eski bir mont. Merceklerimde önceki günden kalmış çamurlu karlar, gökyüzünü sise bulayan kirli baca dumanları, her gün aynı saatte ve aynı kaldırımda gördüğüm yabancı bir kadın var.
Ve içimde bir karanlık var. Olacakları hissediyor gibiyim ama aslında hiçbir şeyden haberim yok. Ne o yolu bir gün son kez yürüyeceğimden haberim var, ne de o 4 kilometrelik yorgunlukla birlikte huzuru da son kez içimde hissedeceğimden haberim var.
Ne o küçük bedenimin umutlarım gibi çürüyüp döküleceğinden haberim var, ne de arkada kolaylıkla bırakılabilen çürümüş bir et parçasından farkımın olmadığını düşünen bir 'dostun' elini sıktığımdan haberim var.
Gökyüzüne ağlasaydım, yıldızlar duyar mıydı sesimi?
Parıldarlar mıydı ıssız yüreğime, yoksa kayıp giderler miydi uzaklara?
Gözyaşlarım sel olup aksaydı nehirlere, maviler umut olup akar mıydı yüreğime? Yoksa siyahın gölgesinde kalıp bataklık mı olurdu maviler?
Ölümü aşamıyorum.
Gölgesinde yüzümü güneşe dönemiyorum.
Işığın değerini daha iyi anlıyorum,
Ama çabalamaya değecek bir dünya göremiyorum.
Ölüm bana güneşi gösterip, tutulmasına sebep oluyor.
Sen sevemezsin ki,
Ne uğruna savaşacak kadar değer vermişsin, buna ne de değerini anlayacak kadar tatmışsın yakınlarından.
Tutunduğun tek dalın gururun olmuş, tutmuş umutlarla dolu bir mezarlıkta üstüne kök salmış.
Her solan çiçeğin bir tohumu vardır,
Her acı yarınlara ekilen bir umuttur.
Su olup yağsa acılar göklere uzanır mı dalların?
Kuruyup gider misin yoksa?
Eşsiz güneşin altında, kurak toprakta.
Uçurtma misali uçmak hayallerin peşinden,
Tutmak sımsıkı umudun ipinden,
Süzülürken bulutların içinden,
Vuruldu uçurtmam, kırıldı dibinden.
Varsın uçmasın uçurtmam zirvede,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!