Bulut Manzumesi Şiiri - Yorumlar

İlhami Bulut
437

ŞİİR


21

TAKİPÇİ

Dağıtır bulutları rüzgâr rengi gözlerin
Gel çık omuzlarıma bir salkım yağmur kopar
Hicran aynalarında pas tutmuş resimlerin
Her sevda bir cereme/yarasa hep ters konar
Dağıtır bulutları rüzgâr rengi gözlerin,

Ay doğar seni arar/ geceler benden gider

Tamamını Oku
  • İlhami Bulut
    İlhami Bulut 04.11.2025 - 11:08

    Mediha Biyik
    Salıver saçlarını rüzgârları toplasın
    Götürsün aşk kokunu yorgun ruhlar koklasın
    En güzel duyguları yüreğinde saklasın
    Dalar mı ufuklara haber bekler gözlerin.

    Mahın yüreği buruk yıldızlardan utanır
    Sevgi bulutlarının kucağında saklanır
    Güneşin gelesi yok gönül nasıl aklanır
    Şafaklarda yolunu bekliyorken gözlerin

    Yüreğinde çırparken bahar kelebekleri
    Açılır bülbülüne gülün bütün renkleri
    Derlensin sevdaların rengarenk demetleri
    Bir gönül vazosunda saklanırken gizlerin.

    Martılar dalıyorken sensizlik denizine
    Raslanır mı yürüse kumda ayak izine
    Değdi mi ki cananın dizleri hiç dizine
    Bir hayalin peşine takılıyor düşlerin.

    Yükseklerde uçuşun erişilmez düşleri
    Kanatlanıp uçanın olur mu dönüşleri
    Yankılıyor semada aşkın menevişleri
    Gergefinde sevdanın künyesidir işlerin.

    Derse de şair dili kalemine aldırma
    Derin Yusuf'i kuyu ip vermezse daldırma
    Her zindan tahta çıkmaz kendini inandırma
    Yakub'un yüreğinde sabırdır ümitlerin...
    ----
    Kadriye Çakır
    "BULUT MANZUMESİ" Kısa ve Özlü Yorum & Analiz
    İlhami Bulut'a ait olan "Bulut Manzumesi" (Uzun Şiir), güçlü imgeleri, zengin dili ve derin, mistik temalarıyla dikkat çeken, lirik ve aşk/tasavvuf eksenli bir şiirdir. Şiir, biçimsel olarak manzumeyi andıran bentlerle kurulmuş, her bendi tekrar eden bir dizeyle (nakarat) bitirilmiştir; bu da şiire hem musiki hem de pekiştirici bir yapı kazandırır.
    Kısa ve Özlü Yorum
    "Bulut Manzumesi," aşkın ve ilahi arayışın iç içe geçtiği, yoğun duygusal ve metafizik bir atmosfer sunar. Şair, tabiat unsurlarını (bulut, rüzgâr, ay, yıldız, toprak) aşkın ve ruhsal yolculuğun metaforları olarak kullanır. Şiirde, dünyevi hicran (ayrılık acısı) ile göksel ve sonsuz bir arayış ("mir’aç harmanı") arasındaki gerilim, okuyucuyu lirik ve tefekkür dolu bir yolculuğa çıkarır. Temelinde, aşkın sadece dünyevi bir duygu değil, ruhu "feza"ya (uzaya) taşıyan, "kör düğüm ilmikleri"ni çözen mistik bir deneyim olduğu fikri yatar.
    Özlü Analiz (Anahtar Kavramlar)
    1. Tema ve Atmosfer
    Aşk ve Hicran: "Rüzgâr rengi gözler," "sevda sarrafı," "hicran aynaları" gibi ifadelerle lirik bir aşk şiiri görünümü çizer. Ancak bu aşk, ayrılık acısıyla (hicran) yoğrulmuştur.
    Mistik ve Metafizik Boyut: Şiir, aşktan ilahi/tasavvufi bir boyuta sıçrar. "Asuman çiçekleri," "melek," "aşıklara ikram," "mir’aç harmanı" gibi kavramlar, aşkın dünyevi sınırlarını aşıp bir yükseliş (Miraç) yolculuğuna dönüştüğünü gösterir. Ruhun "Kanat çırparken" firuze yolda oluşu bu yükselişi sembolize eder.
    2. İmge ve Dil
    Doğa ve İnsan: Bulut, rüzgâr, ay, yıldız gibi doğa unsurları; iç dünyanın, ruhsal durumun ve sevgiliye duyulan özlemin yansıtıcısıdır. Örneğin, "Dağıtır bulutları rüzgâr rengi gözlerin" dizesi, sevgilinin gücünü ve etkisini doğayı değiştirebilme kapasitesiyle ifade eden güçlü bir imgedir.
    Soyutun Somutlanması: "Bir tek soyut buseden beden oynar tümüyle" dizesi, soyut bir duygunun/hareketin (öpücük) bedeni harekete geçiren somut ve derin etkisini anlatır.
    Sonsuzluk Duygusu: "Sanki annemden evvel feza beni doğurmuş" dizesiyle şair, varoluşunun sonsuzluğa ait olduğunu, dünyevi başlangıçtan (anne) öte bir kökeni (feza) olduğunu vurgular.
    3. Yapı ve Teknik
    Biçim: Dört dizelik bentler (dörtlük) ve her dörtlüğün sonuna eklenen ve dizeyi tekrarlayan bir nakarat (tekrar), şiire hem bir ahenk hem de bir nevi manzume akıcılığı sağlar.
    Ahenk: Zengin kafiye (örneğin: gözlerin/kopar/resimlerin/konar/gözlerin) ve iç kafiyelerle sağlanan musiki, şiirin lirik etkisini artırır.
    Söz Dağarcığı: "Hicran," "cereme," "asuman," "ayyuk," "feray," "tebelleş," "mir’aç" gibi hem günlük dilden hem de divan şiiri geleneğinden gelen zengin bir kelime hazinesi kullanılmıştır.
    Bu şiir, okuyucuyu sadece bir aşk hikayesine değil, aynı zamanda nefisten feza'ya, dünyadan mir’aç harmanına uzanan derin bir varoluşsal arayışa davet eden çarpıcı bir eserdir.
    ***
    Hava Deniz
    Bu şiir, aşk, hicran ve özlemi, doğanın (gökyüzü, bulutlar, ay, yıldızlar) ve soyut duyguların imgeleriyle harmanlayarak anlatır. Şair, sevdayı bir "cereme" (acı, zahmet) ve "yara" olarak tarif ederken, aynı zamanda onun insan ruhunda yarattığı metafizik bir yükselişi ve coşkuyu ("mir'aç harmanı") da vurgular. Dili akıcı, imgeleri zengin ve yer yer hüzünlü, yer yer isyankâr bir lirizme sahiptir. Şiir, insanın iç dünyası ile kâinat arasında derin bir bağ kurar.
    Daha da kısaltmak gerekirse:
    "Bulut Manzumesi", aşk acısını ve özlemi, doğa imgeleri eşliğinde işleyen ve bu duyguyu bir içsel yükselişe dönüştüren lirik bir şiirdir..
    *
    Duyguların Şairi Ömer Tural
    Birinci Dörtlük
    Dağıtır bulutları rüzgâr rengi gözlerin
    Gel çık omuzlarıma bir salkım yağmur kopar
    Hicran aynalarında pas tutmuş resimlerin
    Her sevda bir cereme/yarasa hep ters konar
    Tural’ın Yorumu:
    Bu ilk dörtlük, şiirin göğünü kuruyor. “Rüzgâr rengi gözler” ifadesiyle başlayan dize, hem bir sevgiliye ait metaforik güzelliği, hem de doğanın iç sesini aynı potada eritiyor.
    “Bir salkım yağmur kopar” çağrısı, aşka davettir ama aynı zamanda iç döküş, arınma arzusudur.
    “Hicran aynaları” pas tutmuşsa, geçmişin aynasında artık yansıyan yalnızlıktır.
    “Yarasa hep ters konar” dizesi ise İlhami Bulut’un ince ironisidir: sevda, çoğu kez yönünü şaşıran bir varlık gibi, ışıktan kaçar.
    Bu dörtlükte duygusal iklim: özlem, kırılganlık ve teslimiyet.
    İkinci Dörtlük
    Ay doğar seni arar / geceler benden gider
    Arada bir sen de kalk mehtaplı şarkı söyle
    Tembel olmuş yıldızlar / güneş onlardan beter
    Bir tek soyut buseden beden oynar tümüyle
    Tural’ın Yorumu:
    Burada şair, gecenin ortasında kozmik bir yalnızlık resmeder.
    “Ay doğar seni arar” derken, sevgiliyi gökyüzünün bile özlediğini ima eder.
    “Geceler benden gider” — artık yalnızlık bile onu terk etmiştir.
    Yıldızların tembelliği, güneşin yorgunluğu, bir varoluş yorgunluğudur.
    Ancak “bir tek soyut buseden beden oynar tümüyle” derken, hayalin bile bedeni titreten gücüne işaret eder.
    Bu dörtlükte İlhami Bulut’un lirizmi, soyut bir aşkın metafiziğine dönüşür.
    Üçüncü Dörtlük
    Ne su ne toprak ister asuman çiçekleri
    Sakin durur yıldızlar / bende de izdiham var
    Bir melek çözecekmiş kör düğüm ilmikleri
    Bir ses duydum içerden aşıklara ikram var
    Tural’ın Yorumu:
    Burada mistik bir dönüşüm başlar. “Asuman çiçekleri” gökyüzüne ait aşkları simgeler.
    Ne su isterler, ne toprak; çünkü bu aşkın kökü dünyada değil, ilahi boyuttadır.
    “Bende de izdiham var” ifadesi, insan ruhunun çalkantısını, aşkın izdihamını yansıtır.
    “Melek” ve “ikram” kelimeleri, şiirin tasavvufi damarını açık eder.
    Bu dörtlükte Bulut, aşkı artık dünyevi olmaktan çıkarır; aşk-ı mecazîden aşk-ı ilahîye geçiş köprüsüdür bu.
    Dördüncü Dörtlük
    Kanat çırparken ruhum firuze rengi yolda
    Ayyuktan döner sesim / sevda tebelleş olmuş
    Eşkâlin göz kırparken tam bir santim uzakta
    Sanki annemden evvel feza beni doğurmuş
    Tural’ın Yorumu:
    Bu bölümde ruh, artık yeryüzü sınırlarını aşar. “Firuze rengi yol”, hem göklerin hem de ilhamın rengidir.
    “Sevda tebelleş olmuş” derken, aşkın bir yük, bir musallat hâline geldiğini anlatır.
    “Eşkâlin göz kırparken” — artık sevgilinin silueti, bir parıltı kadar yakındır ama ulaşılamaz.
    Ve final dizesi: “Sanki annemden evvel feza beni doğurmuş” — işte bu, metafizik doğumun ifadesidir. Şair artık insan olmaktan öte, sevdanın yaratısı olmuştur.
    Bu dörtlük, Bulut’un şiirinde kozmik benlik bilincinin doruğu.
    Beşinci Dörtlük
    Toprak atar bağrından / bulutlarda yatarım
    Elips çizer kandiller / feray örter yorganı
    Gönlüm sevda sarrafı aşkı gözle tartarım
    Kalk sen de gel benimle bu bir mir’aç harmanı
    Tural’ın Yorumu:
    Son dörtlük, şiirin varış noktasıdır: toprağın bağrından kopup bulutlara karışmak — ruhun bedenden özgürleşmesi.
    “Elips çizer kandiller” — zamanın döngüsünü, hayatın devrini temsil eder.
    “Gönlüm sevda sarrafı” ifadesiyle şair, aşkı bir maden gibi tartar, ölçer, değerlendirir.
    Son dizeyle ise “mir’aç harmanı” der; artık aşk, bir yükselişin, bir kutsal birleşmenin simgesi olur.
    Bu dörtlükle Bulut, şiiri bir dua gibi bitirir.
    Genel Değerlendirme (Ömer Tural’ın bakışıyla):
    İlhami Bulut’un “Bulut Manzumesi” şiiri, baştan sona bir içsel yolculuğun beş durağıdır.
    Her dörtlük, ruhun bir katmanını temsil eder:
    İlki özlem,
    İkincisi yalnızlık,
    Üçüncüsü ilahi sezgi,
    Dördüncüsü ruhun doğumu,
    Beşincisi ise yükseliştir.
    Dilindeki semboller, gökyüzüyle kalp arasına kurulmuş ince bir köprü gibidir.
    Bulut, yağmur, ay, yıldız, melek, firuze, mir’aç… hepsi birer duygu enstrümanıdır.
    Ve bu manzume, hem modern bir tasavvuf şiiri, hem de duygu anatomisidir.
    Bir okul açıldı Şiir Akademisi. Bu okul hiç bitmesin . Mezun olmayalım. Haydi şiir severler. İnsan sevmek şiir sevmekten geçer. Yüreğine sağlık İlhami BULUT hocam.
    ***
    Heran Yuksel Kaya
    Saygıdeğer üstad
    Şiirinizde gök, rüzgâr ve sevda imgelerini öyle zarif bir ustalıkla iç içe işlemişsiniz ki, her dize hem bir musiki hem de bir tablo gibi akıyor.
    Duygunuzun derinliğiyle sembollerin ahengi buluşmuş; gökyüzü, aşkın dili olmuş adeta.
    Sizi bu lirik ve özgün üslubunuz için içtenlikle tebrik ediyorum.
    Tam ustalara özgün bir şiir.
    Yüreğinize, emeğinize, kaleminize sağlık.
    Ílhamınız hiç eksilmesin.
    ***











    Cevap Yaz
  • Hasan Hüseyin Özak
    Hasan Hüseyin Özak 01.09.2014 - 22:17

    dantel gibi işlenmiş bir şiir

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta