Gönül kalem olmuş kaderde kağıt
Yazsanda çizsende yol bulamazsın
Yaksanda geçmişe derin bir ağıt
Gönlüne bir yaren yar bulamazsın
Sevsende dostları sırrı versende
Yar diye gelene halı sersende
İyileri övüp kemi yersende
Dermana gidecek hal bulamazsın
Ölüm haktır amma ayrılık acı
Vakti belli değil saatin kaçı
Yare giden yola sersende saçı
Mezara gidecek sal bulamazsın
Yare varılmadan yara sarılmaz
Yar dediğin bir çift lafa daırılmaz
Yar gönülde sağken kabre varılmaz
Münkere verecek laf bulamazsın
Bitermi bu hasret sarılırmı yar
Yare sarıldınmı gönle düşer har
Sorki Lafzedeye ne dertleri var
Derdinden kaçacak ser bulamamazsın
Kayıt Tarihi : 9.2.2018 03:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Lokman’ın ömrü, yazıyla çizilmiş bir kader kâğıdı gibiydi. Kalemi elinde sandı, ama aslında yazılan çoktan yazılmıştı. Ne kadar değiştirmeye çalışsa da, ne kadar geçmişe ağıtlar yaksada, gönlü bir türlü yolunu bulamadı. Çünkü onun için dünyada tek bir yaren vardı: Zehra. Gönül ona bağlanmış, sırrını saklamıştı. Ne dostların öğüdü, ne insanların tesellisi, bu ateşi söndüremedi. Lokman, önüne serilen halılara, verilen övgülere aldırmadı. Çünkü kalbinde tek bir yol vardı, o da Zehra’ya çıkan yoldu. Ama o yol derman yerine hep derin yaralar getirdi. Lokman iyi bilirdi: Ölüm haktır. Ama ayrılığın acısı, ölümden de ağırdı. İnsan ölünce bir kere can verir, ama ayrılıkta her gün bin kere. Geceleri, mezarlığa giden sessiz yollarda yürürken kendi kendine fısıldardı: “Mezara gidecek sal bulamazsın…” Onun için “yar” demek sadece bir çift laf değildi. Yar demek, gönlün içine işleyen, sağken bile kabre götüren bir sırdı. Ne münkere verilecek cevap vardı, ne de kalbine susturacak söz. Her hasretinde aynı soruyu sorardı kendine: “Biter mi bu hasret, sarılır mı yar?” Ama cevabını yine kendisi verirdi: Bu hasret bitmezdi. Yaraya derman yoktu. Çünkü yare varılmadan yara sarılmazdı.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!