Biliyorum.
Günlük tutmalıyım.
Tutmazsam da içimde bir yerlerde zaten yazılıyor.
Sayfalara değil, gözlerimin altındaki çizgilere,
Saçlarımdaki kırıklara,
Geceleri yastığa bakarken aklıma düşen cümlelere.
Bazı şeyleri yazmaya gerek yok,
Çünkü silinmeyecekler.
Rahmetli ne demişti?
“Vefa, vefa arıyorum…”
Ben artık aramıyorum.
Aramak, umut etmek gibi geliyor.
Ve ben umudumu, bir sabah yatağın diğer tarafında bulamamıştım.
Sonra çarşafları değiştirdim,
Ama o eksiklik çıkmadı yıkamayla.
Şefkat mi?
Bir zamanlar vardı.
Belki bir gülümsemede, belki bir elin saçlarımda gezinmesinde.
Şimdi dokunulmamış bir omuz gibi duruyor içimde.
Kimse sarılmıyor.
Zaten insanlar, en çok sarılmayı unutur.
(Burası nakarat mı? Öyle olsun.
İnsan bazı cümleleri tekrar edince, acısı azalacak sanıyor.)
Gelmedin.
Gelmeyeceksin. Biliyorum.
Bunu kabullenmem lazım.
Ama kabullenmek, unutmaktan daha zor.
Bir çay koydum.
İlk sıcaklığı kaçınca içemedim.
Bir şarkı açtım.
Tam sevdiğim yerinde kapattım.
Bir şeyler söylemek istedim.
Ama sesim titredi.
Ve bazı titremeler, hiç geçmez.
Kayıt Tarihi : 13.10.2014 00:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gelmeyeceksin. Biliyorum.
Bunu kabullenmem lazım.
Ama kabullenmek, unutmaktan daha zor.
Ne güzel demişsiniz
dilinize sağlık
beğeni ile okudum
TÜM YORUMLAR (1)