Biraz Daha Sen
Sen gelince
gökyüzü mavinin en derin katına indi
bulutlar ellerini bıraktı rüzgâra
ve ben
yüreğimin en saklı yerini açtım sana
Toprak yağmuru kokladı o gün
çiçekler hafızasındaki bütün renkleri
yeniden hatırladı
bahar
adını senin sesinden öğrendi
Sen gelince
zaman durmadı ama ağırlaştı
gözlerim her anı saklamak için
fotoğraf makinelerine meydan okudu
ve ben
her nefeste biraz daha sen oldum
Artık biliyorum
sen gelince hayat
hayatın kendisine bile yetiyor
Yakut renkli akşamlar
Biraz Daha Sen Mardin’in İçinde
Sen gelince,
Mardin’in taş evleri biraz daha altın rengi parladı,
dar sokaklar
adımlarına sır saklayan bir dua gibi eğildi
Gökyüzü, Zinciriye’den bakınca
bir Süryani ilahisi kadar derinleşti
ve Dara’dan esen rüzgâr
uzak zamanların kumunu
saçlarına bıraktı
Toprak, sabun kokusunu
ve taze öğütülmüş zahterin keskinliğini
göğsünde taşıdı o gün
pazar yerinde baharatlar
senin gülüşüne dizildi
Sen gelince
minarelerden yükselen ezan
ve manastırdan taşan çan sesi
aynı göğe karıştı
göğün buğusunda
adının harfleri yazılı kaldı
Ve sonra
Gün
Mor Yakup’un taş duvarlarına kızıl bir tül ördü
ufuk, yakut bir mendil gibi
mezopotamya ovasına serildi
Gölgeler uzadı
ama içimdeki ışık kısalmadı
çünkü sen vardın
Ve ben
her adımda her bakışta
her nefeste biraz daha sen oldum
ve biraz daha Mardin
Biraz Daha Sen
Sen gelince
gökyüzü mavinin en derin katına indi
bulutlar ellerini bıraktı rüzgâra
ve ben
yüreğimin en saklı yerini açtım sana
Toprak, yağmuru kokladı o gün
çiçekler hafızasındaki bütün renkleri
yeniden hatırladı
bahar
adını senin sesinden öğrendi
Sen gelince
zaman durmadı ama ağırlaştı
gözlerim her anı saklamak için
kara kaleme fırçalara meydan okudu
ve ben
her nefeste biraz daha sen oldum
Artık biliyorum
sen gelince hayat
hayatın kendisine bile yetiyor
Biraz Daha Sen
Sen gelince
Mardin’in taş evleri biraz daha altın rengi parladı
dar sokaklar
adımlarına sır saklayan bir dua gibi eğildi
Gökyüzü Zinciriye’den bakınca
bir Süryani ilahisi kadar derinleşti
ve Dara’dan esen rüzgâr
uzak zamanların kumunu
saçlarına bıraktı
Toprak sabun kokusunu
ve taze öğütülmüş zahterin keskinliğini
göğsünde taşıdı o gün
pazar yerinde baharatlar
senin gülüşüne dizildi
Sen gelince
minarelerden yükselen ezan
ve manastırdan taşan çan sesi
aynı göğe karıştı
göğün buğusunda
adının harfleri yazılı kaldı
Ve sonra
Gün
Mor Yakup’un taş duvarlarına kızıl bir tül ördü
ufuk yakut bir mendil gibi
mezopotamya ovasına serildi
Gölgeler uzadı
ama içimdeki ışık kısalmadı
çünkü sen vardın
Ve ben
her adımda her bakışta
her nefeste biraz daha sen oldum
ve biraz daha Mardin
Azra Nimet Öner
Kayıt Tarihi : 11.8.2025 10:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!