Bazı vedalar, kapıyı çarpıp gitmez. Sessizce, bir mumun alevi gibi titrer ve sönmeye başlar. İşte bizim ayrılığımız da öyleydi; ne bir öfke fırtınası, ne de büyük bir trajedi. Sadece sessiz bir kabul, yorgun bir teslimiyet. Birbirimizden kayıp giden ellerimiz, havada bir süre asılı kaldı, tıpkı söylenmemiş son sözler gibi.
Şimdi buradayım. Eşyaların yerinde, ama varlığın yok. Köşedeki eski koltukta oturuyorum; sen yoksun ama kokun kumaşın liflerine sinmiş. Bu, hüzünlü bir paradoks: En çok seni ararken, en çok seni buluyorum. Ama bu buluşma, sadece bir hayaletle dans etmekten ibaret.
Zaman akıp gidiyor, biliyorum. Dış dünya bir telaş içinde dönmeye devam ediyor. Ama benim içimde, her şey o son ana kilitlenmiş durumda. Geceleri, uykumun en derin yerinde bile, kalbim bir anlık duraksıyor. Sanki hala, geri dönüp, kapıyı açıp, her şeyin sadece kötü bir rüya olduğunu söylemeni bekliyor. Bekleyişin kendisi, artık benden daha gerçek.
Bu hüzün, artık bir misafir değil, ev sahibi. Onu kovmaya çalışmıyorum. Aksine, ona çay ikram ediyor, yanıma oturmasını söylüyorum. Çünkü o, senden bana kalan son somut şey. Acı çekmek, sana ait bir şeyi hala taşıyor olmanın tuhaf konforu. Ben artık direnmiyorum; sadece bırakılan şeylerin gölgesinde yaşamayı öğreniyorum. Ve bu gölge, sensizliğin en sıcak yeri.
Hüseyin TurhalKayıt Tarihi : 8.11.2025 16:11:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!