Kül tablasında yanmaktan yorulmuş anılarım.
Söylediğim kelimeler artık kimsenin diline sığmıyor.
Sen'ler var toz tutmuş ruhumun raflarında.
Tanrı, bazı kalpleri unutarak yaratmış olmalı.
Ben o unutulmuşlardanım.
Gülüşümdeki kırıkları bantla kapattım.
Bir çınarın gölgesine gizledim utancımı.
Yağmurun kirpiklerini özlediği sonbaharı taşıyorum içimde.
Kimse dokunmadıkça daha da güzelleşiyor.
Ruhumun üstünde örümcek ağlarım.
Zaten bu dünyada yeterince gözyaşı bıraktım.
Bir gün kendi cenazemde kahkaha atacağım.
Kedi tüyleriyle kaplı bir yalnızlık omuzlarımda.
Gözlerim, birini hâlâ bekliyor.
Dönmez belki, ben bu bekleyişe alıştım.
Kalemimle konuştum bugün, o da senden bahsetti.
İçi boş kalbime; ne gelse ağır, ne gitse yarım.
Penceremde birikmiş gün ışığı kadar eksiksin.
Yağmur başladı o sırada, Tanrı halime ağladı.
Aynada sarıldım kendime, sıcak değil ama gerçekti.
Hangi kapıya denesem kırılıyor, paslanmış anahtar kalbimi.
Belki de ben, başka bir bedende hâlâ küçüğüm.
Kırmızı arabalarımı kaybettim.
Meğer bütün mutluluklar da oradaymış.
Oyunlar bitti, ama saklambaç hiç.
Hâlâ bir yerlerde arıyorum kendimi.
Kayıt Tarihi : 23.6.2025 11:06:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Ne güzel söylemişsiniz...
Şiir sadece mısralarıyla değil, o mısraların arkasındaki suskunlukla da konuşur. Hikâyesini anlatırken, okuyucuyu sadece kelimelere değil, kendi zamanıma, acılarıma, hayalime de misafir etmek istedim.
Bu zarif sözleriniz için gönülden teşekkür ederim.
Siz okudukça, ben yazmaya devam edeceğim.
Kalemle kurulan bu köprüde aynı satırlarda buluşmak dileğiyle…
TÜM YORUMLAR (2)