Seninle bir gün geç kalmış bir şehre varalım,
İstasyonda değil,
Terk edilmiş bir sobanın içindeymiş gibi bekleyelim hayatı.
Kömürü bitmiş, külleri üşüyen bir bekleyişte—
Tavanından örümcek sarkan, zamanı unutan bir tren garında.
Çünkü biz geç geldik bu dünyaya,
Cümlelerin sonuna, şiirlerin sustuğu yere,
Bir çoban düdüğünün içine sıkışan ıslık kadar yitik.
Dizlerimizde çocukluk değil artık,
Düşmekten yorgun asfalt var sadece.
Bize köyün en ucuz mezar taşını layık gördüler,
Adımızı bile kazımadılar üzerine,
“Kimse” yazdılar.
Bir mezar değil, bir ironi bıraktılar ardımıza.
Biz yaşarken bile ölüydük onların nüfus kütüğünde.
Bir çay söyle, içinden yas aksın.
Dudak izim dursun ince belli bardağın kıyısında,
Hayatın hiç uğramadığı bir kahvede içelim,
Sandalyeler sarsak, gölgelerimiz başıboş.
İçimizden geçen her cümle sakal bırakmış artık.
Ben bu kente geldim geleli
Kaldırımlar bile birbirine küs.
Duvarlar konuşmuyor,
Yalnızca afişler çığlık atıyor duvarda—
“Mutluluk burada başlar” yazıyor,
Tam da evsiz birinin battaniyesinin üstünde.
Bir martı kadar beyaz olamadık hiçbirimiz,
Yüreğimizde siyah lastik izleri var.
Bir otobüs geçmiş üstümüzden zamanla,
Şoförü kader, muavini pişmanlık.
Ağaçlar konuşmuyor artık bizimle,
Bir köy öğretmeninin sessizliğini giyinmişler.
Bir yangın çıkmış gibi rüzgârda,
Kimi dallar, eski bir mektup gibi yanmış.
Sen hâlâ oradaysan — ki sanmam —
Köprüden bak aşağı,
Ben suyun değil,
Suyun içinde unuttuğun bir gölgenin yorgunluğuyum.
Balıklar bile hatırlamaz artık ismimi.
Çünkü biz sevdik kardeşim,
Öyle bir sevdik ki —
Yeminle değil,
İniltisiyle öksüz gecelerin.
Ahşap bir evde açtık yaramızı birbirimize,
Kapı gıcırdasa tarih değişiyordu.
Kahvaltılar masalsız,
Pencereler dışarısızdı.
Biz içimizden dışarıyı özledik hep.
Bize anlatma artık metropolleri,
Orada asfalt bile kibirli.
Burada çamura basınca gökyüzüyle buluşuyorsun.
Gel,
Biraz göğe bakalım seninle,
Ama bu sefer hiç kimse için değil—
Kendimiz için.
Şu kaçak sigaralar,
Şu kaçak dualar,
Şu kaçak hayatlar…
İkimiz de yakalandık aslında.
Gel bir dua değil de
Bir küfür gibi içimizden geçen ne varsa fısıldayalım,
Tanrı duymaz nasılsa,
Ama vicdanı olan bir kuş belki uçar üstümüzden.
Bir gün bu şiiri birisi okuyacak.
Senin adını bilmeyecek,
Benim yüzümü görmeyecek.
Ama hissedecek
Bu dizelerden
Bir tren kadar gecikmiş bir aşkın izini.
Rüstem Badıllı 3
Kayıt Tarihi : 25.6.2025 02:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!