---
Ey nefsine gafil düşen yârim!
Hevesine meyil edip attın bizi.
Yâd diyarda taht kurup,
Sönmeyen ataşlarda yaktın bizi.
Oysa sefasına meyyal olmadan, cefasına da razıydı bu gönül.
Arkana dönüp bakmadan sevdamıza hicran serpip,
Yeddi cihanda sattın bizi.
---
Hani ya sevda bahçemizde birlikte şakıyan şeyda bülbül idik?
Hani ya eşk cünbüşüne boyanan lalezar idik?
Ömrümüzü süsleyen cah-i celâldık birlikte?
Ne oldu bize böyle?
Neden bu terk edişin?
Âlâ boyanmış bu eşki zülmet gecelere deyişin?
Neden bu ahdimizi bozup da bana ağyâr oldun?
Baharımda meltem olup ömrüme karıştın,
Sonra bir yel olup gönlüme ayrılık hüznü çiseledin.
---
Sevgin bu kadar mıydı?
Ya da sevgi bu muydu?
Kimsesiz seyrâda yalnız ve yarım kalmak mıydı?
Bir kum tanesi gibi,
Sıcak çölün tüm derdini yüklenmek miydi?
Ya da çölün ortasında bir yudum şefkati, sevgiyi su gibi aramak mıydı?
Maşuk olup, her gün bi-vefalı âşık için tek taraflı yanmak mıydı?
Hangisiydi?
Yoksa bu eşke ait tüm sözcükleri
Lâl-ü ebkân'a uğratmak mıydı?
---
Ey hâlden anlamaz didarım!
Eşk yaram!
Yüreğimdeki sızım!
Gönlüme imza atan bi-vefadarım!
Bu mecruh yürekle vazgeçtiğini yok sayıp,
Özleminle nâre nâre kavruluyorum.
Her gün biraz daha,
Bu alevde bir mum gibi yok oluyorum...
Fatima Ahmet
Kayıt Tarihi : 31.7.2025 00:24:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



TÜM YORUMLAR (1)