Ben Öğretmenken: 16 Camiden bozma okul

Fevzi Günenç
551

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Ben Öğretmenken: 16 Camiden bozma okul

Ben Öğretmenken: 16
Camiden bozma okul
FEVZİ GÜNENÇ

Atalarımın yaşadığı Sarıt köyünü beş altı yaşımdan beri bilirim. Annem Zeliha sultan her yaz götürürdü bizi oraya.

Köyümüzde en çok ilgimi çeken yapı köyün camisiydi. Caminin imamı Mehmet dedemdi. Minaresi yoktu caminin. İlk müslümanlardan Bilal Habeşi’nin yaptığı gibi elini kulağına götürerek ezanı okurdu caminin müezzini.

Müezzin, Ayşe teyzemin kocası, Necip ede kuzenimin babası Ökkeş amcaydı. Onun ezanın Türkçe olduğu dönemlerde de, Arapçaya dönüştürüldüğü dönemlerde de ezan okuduğunu anımsarım.

1950 yılında DP’nin ezanın Arapça okunması konusunda yasa çıkartmış olmasına karşın Ökkeş amca ezanı daha aylarca Türkçe ezan okumayı sürdürdü.
“Tanrı uludur tanrı uludur
Tanrıdan başkası yoktur tapacak
Haydin namaza, haydin kurtuluşa…”

Ökkeş Hocanın yasaya kaşın ezanı Türkçe okuması hep düşündürmüştür beni. Arapça’ya bir tepki miydi bu? Yoksa ezanı Arapça okuyacak kadar ezberleyememiş olması mıydı? Bugün bile verebilmiş değilim bu sorumun yanıtını.

Sarıt Cumhuriyetin ilk yıllarında okula kavuşan köyler arasında yer alıyor. Bunun iki nedeni var. Birincisi Fayık dayım…

Dayım Faik Günenç askerliğimi çavuş olarak yapmaktaydı. O yıllarda Genelkurmay bir emir yayınlayacaktı.

Emirde köyünde eğitmenlik yapma hakkını kazanmak isteyen çavuş rütbesindeki askerlere okuma yazma kursa açılması buyuruluyordu.

Fayık dayım ilk isteklilerden biri oldu. Terhis olduğunda artık bir eğitmendi o. Eğitmen hazırdı. Artık okul açılabilirdi Sarıt’ta. Ama okul binası ne olacaktı?

Buna çözümü de caminin imamı Mehmet dedem buldu. Caminin bitişiğinde boş bir oda vardı. Cami yapılmadan önce mescitti burası. Dedem orayı Fayık dayıma verdi. “Al sana okul…” dedi. Eski mescidin sıvaları yenilendi, badanalandı, pencereleri kapısı onarıldı.

Bir de kara tahta uyduruldu. Sıralar Gaziantep’teki Sarı mektepten gönderildi. İlk öğrenciler arasında ben de vardım. Tabii ki konuk öğrenciydim ben. Çünkü daha beş yaşındaydım.

İlk dersimizi görüp okuldan çıkarken eleleydik eğitmenimle. Çok mutluydum.
“Ben de eğitmen olacam,” dedim dayıma. Güldü dayım.
“Olursun,” dedi.

Oldum. Öğretmen oldum ama içimde ukde kalan başka bir şey vardı. Bir Köy Enstitüsü öğrencisi olmak…

Mehmet dedem Sarıt’ta yaşıyordu. Onun küçük kızı Zeliha da köyde yaşıyordu doğal olarak.
Ökkeş dedem Gaziantep’te yaşıyordu. Onun büyük oğlu Mehmet Necip de Gaziantep’te yaşıyordu.

Mehmet Necip amcası kızı Zelihacık’la evlenince ne yazık ki ben kentli bir çocuk olarak dünyaya geldim.

Keşke köylü bir çocuk olarak dünyaya gelmiş olsaydım. Bir köy çocuğu olsaydım da, köy Enstitülerinde okuma şansını yakalayabilseydim, n’olurdu sanki….

Köy Enstitülü bir öğretmen olamadığıma hâlâ yanarım.

Fevzi Günenç
Kayıt Tarihi : 23.1.2010 04:43:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fevzi Günenç