Konuşuyorum şimdi,
Bir parça külle, biraz altınla.
Bir şeyler geçti içimden,
adı yok,
ama her defasında senin yüzüne benziyor.
Bir masa var burada,
üzerinde iki bardak su,
biri benim, biri senin.
İkisi de buharlaşıyor ağır ağır,
belki de Tanrı’ya dönüşüyorlar,
belki de sadece yok oluyorlar.
Ben mi değişiyorum,
yoksa madde mi bana benziyor artık?
Bir düşün,
her şeyin içinde bir karışım var —
su biraz ateş,
aşk biraz ölüm,
ben biraz sen.
Bir laboratuvar sanki bu dünya,
renksiz bir oda,
duvarlarında eski bir sessizlik asılı.
Zaman orada çalışıyor hâlâ,
bir formül arıyor
“insanı nasıl tamamlarız” diye.
Ve sen —
gözlerin, bütün kimyaların ilk hâli.
İçine bakınca,
maddenin hatırladığı ilk ışığı görüyorum.
Ben artık kül değilim,
ama altın da değilim.
Bir ara hâl, bir geçiş gibi,
ya da kendi kendini yakalayan bir düşünce.
Bir ses geliyor uzaklardan,
belki rüzgâr,
belki senin adın,
belki de varoluşun içinden süzülen bir yankı.
Ve o ses diyor ki:
“Her yanış bir başlangıçtır,
her aşk kendi elementini arar,
her insan,
kendi ruhunun simyacısıdır.”
Sinan Bayram
Sinan BayramKayıt Tarihi : 7.12.2025 16:51:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!