Sevmek mi zor, sevdiğine sevgini hissettirmek mi,gerçek aşk hiç sizin yüzünüze gülümsedi mi?
Yüzü esrarlı, sözleri yalan, adına aşk denilen her duyguya alıştırıldık, kandık. Belki de “bilerek” kolayımıza geldi “aşık” olmak. Hissetmek yerine sözcüklerle avunduk. Bazen bir bakışa, bazen pembemsi dudaklarda takılı kalan gülümsemeye iç geçirdik. Ulaşılmaz olan her yabani çiçeğin peşinden sürüklendik. Gün batımı hızında aşklar yaşattı hayat bize, kabullendik. Dili zehir tadındaki her şeyi aşk kadehine koyarak yudumladık, aldandık. Gerçek gibi yaşatılan yansımasız eğreti duygulara, ödünç sevdalara yenik düştük. Tükendik…
Utangaçtır oysa ki aşk; dili tutuk, yanakları al al’dır. Yaldızlı sözcükler yavan kalır, kaldırıp başını bakamaz açmamış gülünün, gül yüzüne. Değdiremez kirpiğini sevdiğinin cemaline. Suskun ve içlidir… Kaç satır tüketir, kaç şarkı besteler… Kalemler, tükenir sözler kifayetsiz kalır; ama aşkını anlatacak sözler hep eksiktir, yarımdır sanki. Dil devreye girince bozulur o ummana boylu boyunca uzanan büyü.
Sözler; yerini gülen nemli bakışlara bırakır, dil artık hükmünü kaybetmiştir. Vaatler veremez sevdiğine, yarına çıkmaya mecali yokken, onunla geçirilecek bir dakikaya teslimdir artık çaresiz ve tutsaktır gerçek aşkı tadan yürekler.
Bizler sevmeden sevilmeyi, beklentisiz teslimiyeti hiç öğrenemedik.
Ceylan ben seni vuramam
Saklananıp beni süzme ne olur
Ceylan ben seni vuramam
Tenhalarda bir gölgeyim