Abide-i Hürriyeti gönlüne yaz
Onun bedeli ile kıyama kalk
Bak şu boğaz harbine, şehitler niyazda;
Uyan diyor; nisyana düşme Ey halk! .
Gazi ne diyorlardı; “Ey yükselen nesil, yarın sizlerin eseri olacaktır! ” Şüphesiz ki, ‘yarın geçilecek yolları bugünkü nesiller yapar! ’ Bugün, beynimin fokur fokur kaynadığı bir gündür! Kendimi, bir güne değil; bin yıla taşımak isterim! Bugün ve bugünler sizlerle konuşacağımız, sizlerle dertleşeceğimiz günlerdir.
Bozkırlara can veren aşk nehrinin kıyılarında geziniyorum. Hayat iksirimiz, ‘Ümmetim, Ümmetim’ diyen, Rahmet ve Mağfiret Peygamberi, İki Cihan Saadeti, ezeli ve ebedi muallimimiz Allah Resulü’nün manevi huzurunda kendimizi sürekli olarak hissedebiliyor muyuz? O his bile, ‘her şeye bedel’ bütün dertlerimize, can iksiri, devadır! Gayrisi berhavadır!
O his, bizleri şüphesiz ki, ‘asırların tacı’ gönüllerin utacı olarak bildiğimiz ve sürekli hasretini çektiğimiz, hicranıyla yandığımız, ‘Saadet Asrına’ götürecektir. Allah’ın Resulü buyuruyorlar, “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tabii olursanız hidayete erersiniz…” İşte asır, işte bizleri hidayete taşıyacak, muallimler halkası! Böyle bir halkadan süzülerek gelen, İslâm âlimleri, yolumuzu aydınlatan işaretler/ nur halkasından rehberler oluyorlar!
Matematik, fizik, astronomi vb. konularda 160 eser veren Farabi(870–950) bir dehadır. Batılı, “Al-Farabıus”olarak bilmektedir.
Farabi düşünceleri ve o düşüncelerin ekseninde Avrupa’nın, “Avicenna” adıyla bildiği İbni Sina(980–1037) eserleriyle batının şah damarında yerini almıştır! Bu isimlere, El-Harezmî, Şehristani, Gazali, İbn Rüşt, Fahrettin Razi, Abdurrezak Turki, Abdullah el-Baranî, Biruni gibi her biri sahasında birer yıldız hükmündeki ilim ve hikmet sahibi, Türk’ün ve İslâm’ın ‘muallimlerini’ saymamız mümkündür.
Bir milletin ‘muallimi’ olmak, onun da ötesinde eserlerinin üç asır boyunca Avrupa’da, ‘ders kitabı’ olarak okutulması! Türk-İslâm âlimlerinin ‘asırların muallimi’ olarak anılması elbette bizlere büyük bir haz verecektir. “Fatih’in topları düşerken surlara/Bil ki, ferman okundu asırlara” Bir çağ açıp, bir çağ kapatan o fermanı bizler tabiatıyla, on birinci asırdan itibaren okumaya başlıyoruz. Batıyı kuşatan, onu bütünüyle kıskacına alan bir ruhta, ‘doyumsuz bir öğrenme arzusunun’ getirdiği bir dava vardır!
29 Mart süreci belki de hiç unutulmayacak… Ülke nüfusumuzun yüzde yetmişleri ‘yüreklerindeki yangınla’ sandığa doğru yol alacaklardı!
Siyasetin o sert ve hırçın tartışmaları nasıl bir anda bıçak gibi kesilmişti! Göksun’un kar, tipi, boran ve üzerinden sisi kalkmayan haşin dağlarında; yürekler sessiz bir çığlığa boğulmuştu! Ağla diyordu, vatan! Ağla diyordu, ‘mahzun yüzlerine’ ağla diyordu!
Vatan coğrafyasında, gönülleri okşayan öylesine ıslak, öylesine metaneli aşılayıcı bir rüzgâr esecekti ki, ‘durun, durun kalabalıklar’ diyecekti!
Alınız diyecekti; ‘akıl bulutlarını’ üzerinize. Alınız, ‘çile heybesini’ sırtınıza. Kum taneleri gibi, serilsin sevdanın önünüze, ışık olup aksın, idrakiniz!
25 Mart 2009 tarihi; öfkenin yerini hasretin aldığı, ihtirasın yağmalandığı, nefretin hüsrana döndüğü, garip tecellilerle bu millete ‘tefekkür dersi’ veren bir farklı zaman dilimiydi!
Muhtaç olduğum gözyaşı’m, ne olur; bütün hicranlarımı içli nağmelerinle yıka!
Terör, insan varlığının en büyük düşmanıdır!
Terör, en gelişmiş sistemlerin de düşmanıdır!
Terör, hukuk devletine ve onun yaptırımlarına da düşmandır!
Ondaki düşmanlık, ‘gül bahçesine de…’ aman vermez!
Bütün doğruların karşısına çıkmak…
Bütün erdemlikleri yok saymak…
Mevsim bahar olunca gel diyorsun
Sensiz hayat kuru bir dal diyorsun
Gönül fermanını yağmurlara yaz
Hasretle kapısını çal diyorsun
Göçmen kuşlar dağ, tepe aşar gelir
Seninle,
Bir ömür boyu seninle!
Nasıl su gibi akıp geçti
Ayrılık vakti gayri, sen inle!
Kimsesizler kalmasın
Kimsesizler üşümesin
Düşmesin sokaklara! ..
Sokaklar ıssız
Sokaklar öksüz
Söz kulağına küpe, ‘yerin de kulağı var’
Köstebek denen meçhul, toprakta yatağı var
Kendini yalnız sanma, adımlar şakağında
Fırtınalarla dolu her yolun sokağı var..
YENİ GÜN DUASI
Ay ışığı koynunda,
Nevruzun! ..
Tebessümü,
Avuçlarına al
Yetmiş iki millete bir gözle baktım
Besmelesiz hayat şer olur dedim
İman kıvılcımını sözle yaktım
İtikatsız hayat zor olur dedim
Dilim Anadolu, Taptuk kapısı
Abi nasılsın beni unuttunuzmu yeni gördüm sizi selam ve saygılar
Bildiğim kadarıyla Elazığlı bir şairimiz.Gerçekten çok kaliteli.Şiirlerinde etkilenmemek mümkün değil.