Bayram Kaya Şiirleri - Şair Bayram Kaya

Bayram Kaya

Sen duyar mısın?
Zül’ümü,
Korkuyu ve yılgıyı.
Yıldırıp boyun eğdireni?

Öylesine gerekseyip,

Devamını Oku
Bayram Kaya

Bir tufan kaldırdı toz duman.
Sonu bellisiz diye zorunsuman.
Danışmanlığa verdi,ahkam kesti.
Yersen.

Açık oldu,yükümsetti!

Devamını Oku
Bayram Kaya

Ya Rab emanet aldım aklı
Farktan farka gidişi saklı
Can vurmuşum meraka bakılı
Günah soruluru nerede?

Ön yargı saplantısı takılı

Devamını Oku
Bayram Kaya

Severdi arıyı,
Öylece tutkun.
Farkında mıydı?
Sevmenin?
Arıya mı bala mı?
Belli değil İlgisiz.

Devamını Oku
Bayram Kaya

Karışık şekilli,
Oluşuğu tekilli,
Yaşamağa nefes durduğum,
Burunsun sen.

Birleştikçe yırtılan,

Devamını Oku
Bayram Kaya

3]Şiirdeki, şiir boyunca süren, ironiyi görmezden gelip, şiire değin eleştiri konuyu, din ve cami eksenine çekiştirip, insanlar düşüncesinde hassas olanın konumuna oturtulmaktadır. Bu türden haller, bu tür çalışmayı, ziyan okumaktır. Kendi kendimizi paralize etmenin, uyuşturulmanın, inandırılmışlığımızla yüzleşip, kendimizden ürkmektir. İçerik şiir çalışmanın işlenişinde, bu tür hassaslığı hedef alan konu hiç yoktu. Hiç söz konusu da olmadı. Düşünmedim bile. Ama bu vesile ile ben de bu konudaki fikrimi belirteyim. Çünkü bu türcü sığ anlamalar, ileride karşı devrim olacak bir yanılsamaca olmaktadırlar!

Siz eğer bu türden din cemaat söyleyiş eksenli bakışlarlan, özgürlüğümüzü ve kurulan cumhuriyetimizi ve dahi bağımsızlığımızın felsefesini; kendi gayesi kendinde odaklı nesnel bir eksenleşme olaraktan göremezseniz yanılırsınız. Yani Kurtuluş savaşını siz, rotasız ve direksiyonsuz bir süreç gibi görürsünüz. Direksiyonsuz süreci bir araba gibi düşünürsek; arabanın tekeri, aksı, şaftı, rotilleri vesairesi taşıtı bir yere doğru götürürdü. Ama nereye giderdi?

Sonuçta arabanın işleyişi için uygunsuz olacağı bir yere doğru araba, dereye giderdi. Ya da, ileride; kitlelerin gayesi olacak yoldan, çıkardı. Hedefsiz bir sürükleniş olurdu. Direnişlerin; vatan vaazlarının; komutanların tutumlarının; böylesi rotasızlıkla, kontrolsüzlükle, her kafadan bir sesle; bir hareketin gideceği hiçbir yer yoktur.

Devamını Oku
Bayram Kaya

28]Kişinin etnik özellikler içinde olması, toplumun ortaya çıkardığı bir potansiyel değildir. Etniklik toplumun bir özelliği olmayıp, toplum içine taşınan halkın yapısının bir sosyal özelci bir anlama öznelliğidir. Toplumlar bu tür ilkel etnik inançlaşmalar üzerine devinmezler. Toplumlar, toplum sal olana değin oluşmaların normları üzerinde devinir bir bilinç durumu, düzey ve düzlemidirler.

Tarihsel gelişmeden kaynaklı eski etnik inanççı ve etnik kimlikçi sosyal halkçı yapı, insanların topluma taşıdıkları öznel inanmalı kamburlarıdırlar. Öznel halkçı kimlikler ne olursa olsundu, tarihi süreç içinde bir karar alınışla topluma kat ılınmıştı. Ve toplumsal ittifaklar, etnikçi inançlar yerine, kendi ne özgü bilinçli paydaş oluşturulmalarıyla, hakçı, hukukçu sahibi yetiliklerimizle yapılaştırılıp sürdürülmüştür. Zaten toplum bunları da (etnik yapı ve inançları da size) sormazdı da.

Toplum bunlardan oluşmadığı için toplum bunların seçmensi de yapamazdı. Bunlar böylesine paydaş oluşturulacak olan bir toplumsal yapının unsuru değildirler. Öznellik, toplumcu yapının hemen yanı başında bulunan halkın davranımıdırlar. Öznellikler (inançlar) tarihsel sürecin ve tarihsel coğrafyanın, oluşmaları içindeki sosyolojik (insan yaşamı; insan-insan ilişkisi) birikmeleridirler.

Devamını Oku
Bayram Kaya

Al çocuk al
Mahremiyetimi
Açıkta belliyim de!
Sevabına.

Heves mi düşer

Devamını Oku
Bayram Kaya

Varsın bilirim olu ve oluşta,
Varlayamam, seni anlık duruşta.

Kavramlaşmamla hazır kişisel durursun bilime
Sığdırılır mı, Muhteşem… eksiklikteki bilime?

Devamını Oku
Bayram Kaya

Ama hoşgörü, insanları serbest kılarken, kendi kısır döngüsünde geliştirirken; ne halka, ne halkın farklı inanç gruplarına, ne de topluma, hiçbir gelişme verememiştir. Sadece halka kişileri uslu yaramazlık yaptırmayan, iyi bir oyuncak araçsallığı yapmıştır o kadar. Hoşgörü ve laikliğin bir başka farklı yanı da şudur.

6- Hoşgörü de, inanç gibi kişisel tavırdan hareketle kişisellikten başlar. Grup ve cemaat tavrı olmaktan öte gidemez. Gitse de, baskı, cebir, şiddet aracı olur kendini klonlamış olur ki bu kez hoş görüsüzlüğe dönüşmüş olur. Ve geri, ait olduğu yere, bir süre sonra şiddet göreceğinden çekilir. Oysa laiklik böyle bir yetersizlikte içi dolarak geliştirilir. Laiklik toplumsal dinamiğin gelişmesine esnerken. Hoşgörü bilinçsizliğe himaye getirir. Aynı inanma grubundaki farklılığa hoşgörü ile bakmaz. Bu nedenle farklılık gruptan kopar. Zorunlu bir düşük doğum gibidir! Ayakta kalması mucizeyi çatışmayı gerektirir.

7- Laiklik kesinlikle hoşgörü değildir. Bu tam bir cahillik, aymazlık, sapla samanı kasıtlı karıştırırlıktır. Aksine alanları farklıdır. Nerede ise aynı alanda gibi olaraktan bireyin laik ve hoşgörülü iki zamansal süreci, günlük belli zamanlarda, hem toplum içinde hem halk içinde yaşar olmasıdır. Yani toplumda laik tutumla, halk içinde hoşgörüsel tutumla birbirini dışlayan iki kavramdır. Laiklik hoşgörü yapmaz. İnançlarda laiklik göstermek istemez. Hoş görü karşı inançların ve inançsızlıkların birbirine tahammül sınırlılıklarıdır. Laikliğin böyle bir ayrımcı tasnifi ve girişimi yoktur, Kaan bile değildir.

Devamını Oku