Bay Melun Şiirleri - Şair Bay Melun

0

TAKİPÇİ

1995 doğumlu. Kaptan. Yazmaya ilk kez askeri okul yıllarında başladı; disiplinle yoğrulmuş günlerde, duygularını şiirle ifade etti. O günden bu yana kalemi, hem kişisel yolculuğunun hem de içsel hesaplaşmalarının sesi oldu. Şiirlerinde aşkı, gurbeti,

Bay Melun

Abbas

Dostum yol, yavrusu yolcu.

İnsan Beşiktaş'tan geçmeden aşık olmazmış. Bir şekilde yolların hepsi zaten Beşiktaş'a bağlanırmış. Deniz müzesinden vapur iskelesine kadar yürüme mesafesi bile yeter, ondan sonra aşık olabilirmişsiniz. Ama akşam olması lazımmış. Gündüz olmazmış.

Devamını Oku
Bay Melun

En güzel kendine baktın, kabul olmuş gibi tüm adakların. Geriye kalan hiçbir şey o akşam Kadıköy sokakları gibi değildi. Mazinin anlamı geçmiş değildi. Gelecekle birlikte andaydı artık o kabuk bağlayan yaralar. Ve patlamadı yıllarca. Adağım oldun, ödedim.

Ağlayarak şiir yazamıyorum. Hepsi bağırıyor hislerimin. Adağım gibi habersiz bekliyordu acılar. Geceleri bekliyor perilerim. Güzellerim. Güzel bildiklerinden bir zamanlar bebeklerim. Hiçbir kadeh kalkmamıştı o akşam Kadıköy sokaklarında. Öyle kuralsız, öyle serin.

Yıllar gibi yazdığım adaklarımı bir tek sen okuyamadın. Başka mahallelerdeyiz artık çünkü. Zor, uzak. Üzülme. İyi oldu. Öbür türlüsü ölüm. Sürgünler bitecek, süngüler düşecek, geriye bir mektup kalacak. Pencereden ve sessiz. O akşam Kadıköy sokaklarından uzak.

Devamını Oku
Bay Melun

Gelmişiz yolun sonuna.
Bahar gelmiş, saçılmışsın.
Kuş gibi özgür bir nefes çekmişsin içine.
Gözünü kapatmışsın.
Kulağına çalınmış son kez
bir kışın hırıltısı.

Devamını Oku
Bay Melun

Bilemiyorum Mel'un. Duramıyorum. Gidemiyorum da. Tüm sözleri söyledim sanıyorum. Daha nasıl anlatılır ki kayıp koskoca bir gençlik? Kırmızı polis lambasında okurken kendimle ettiğim kavgalar, çizdiğimi unuttuğum masmavi yollar, henüz gür iken hiç uzatamadığım saçlarım, gözlerim bozuk değilken kafamı çevirdiğim güzellikler, sırtımdan doyarlarken toplayamadığım sofram... Hepsi birer anarşist oldu, yüreğime baş kaldırıyorlar. Yanlışı gösteren her ele, vicdansızca uzanan sopalardan sakındım hepsini. Ben korudum sanarken, kuyumu kazıp beni sele saldılar en sonunda. Bilemiyorum, çağlasam mı?

Hiç yandın mı Mel'un? Piştin mi? Çiğ mi kaldın yoksa? Tuzun mu eksik kaldı, suyun mu? Yanık izine en son ne zaman baktın? Duruyor, hala yerinde benimki. İlk günkü gibi değil belki. Ne acıyor, ne de kanıyor kaşıdığımda. Yandığı günü aklımdan çıkaramıyorum ama. O hala acıtıyor işte. Sen bakmasan da, üflemesen de oksijeni hiç bitmedi o ateşin. Ben hep karbondioksiti kötü sandım. Tam tersi, üfleseydim zamanında, bu kadar büyümezdi yangınım. Canım da bir daha hiç acımazdı. Koşa koşa yangına vardım. Şimdi canım yeniden acıyor. Bilemiyorum, ağlasam mı?

Aldatıldın Mel'un. Yoldan geçerken toprağa attığın tohumlar ağaç olur sandın. Onlar selanı okurken, minaresiz cami olmaz sandın. Sırtını yasladığın duvarlar yıkılmaz, kumanda ettiğin gemi batmaz sandın. Gelin ata binmeden sen "Ya nasip. " dedin. Deveni ağaca bağlayıp, tevekkül edersen, o deveye bir şey olmaz sandın. Merhamet herkese lazım diye düşünürken, katiller arada kaynamaz sandın. Her gece kurduğun on tane alarmdan bir tanesini duysan, uyanırsın sandın. O alarmları tek tek, gizli gizli kapattılar, sen uyurken aldattılar. Bilemiyorum, söylesem mi?

Devamını Oku
Bay Melun

Nerelerde kaldın? Hangi tarafa esiyor rüzgar? Karayelden kopup da lodosuma gelebildin mi? Geçti mi mevsimlerin?Yoksa hala en hırçın dalgaların vurur mu yüzüne? İlk nefes aldığın gün gibi. Telaşlı, ama bir o kadar da kıymetli.

Duyuyor musun sen de o güzel dalgaları, o güzel besteyi? Değiyor mu kibar teline, topraktan taşıdığım o yalancı destan? Çok şükür yine de, kalmadı acıların hiç birisi güzel tenine. Mis tenine. Henüz sırma olmayan saçını suda yıkayacağız. Arınacağız önce. Serimi sevdaya salmadan önce.

Politika görmemiş. İhtiras yok. Haset yok. Sadece güzellik. Hazır değilsin biliyorum, yine de gel bir gün batışını izleyelim öncesinde. Bir eksik olan gün. O da doğacak evelallah. Hakk'ın vaadettiği topraklarda kutlayacağız gelişini. Çarmıha gerilecek O gün batımı. Bad-ı saba içinde, o da yalancı şahit.

Devamını Oku
Bay Melun

Hatırlıyor musun o yapayalnız bir teknenin yapayalnız kıçüstünde, hafif dumanlı bir havada ağladığın geceyi? Aldım koydum o genci yanıma. Şimdi bir daha anlat bakalım dertlerini dedim. Başladı anlatmaya.

Sevgi yokmuş. Aşk yokmuş. Umutluymuş ama mutluluktan. Gözlerini kaçırmalarına üzülüyormuş kuşların. Hayat çok acımasızmış. Keşke daha çok şarkı söyleseymiş zamanında. Keşke başka rotalara yelken açsaymış. Daha çok okusaymış. Bu kadar içmeseymiş. Yine de pişman değilmiş, vesaire.

Susturdum onu. Pişman olma dedim. Yaşa dibine kadar. Gel hatta bir kadeh de beraber içelim. Bir kadeh de seninle kaldıralım atmacaların zaferine. Ve uçuşuna. Ve gidişine.

Devamını Oku
Bay Melun

Aylar yılları kovalamadan önceydi. Karşı bağa oturup bakmıştı onunla. Son mahsulleriydi bademlerin. Artık dedesi yaşlanmıştı, bakamıyordu o güzelim ağaçlara. Onlar da küsmüştü. Çocukken yanında piknik yaptığı günleri özlüyorlardı. Dedesi sevmezdi çünkü onları. Eziyet gibi gelirdi bitmek bilmeyen istekleri. O günden sonra da izleme sırası onlara gelmişti. Gurbet onlara uğramazdı çünkü. Gözyaşlarını sakladıklar, ardından el salladılar rüzgarla birlikte. Sevda da yola çıktı.

Yâri gidenler oturup ağlamadı. Gurbeti icat edenler kör olmadı. Ellerin üçer beşer yârine değil de, onun bir tanecik Pera'sına göz diktiler. Onun da ardından ağlayan olmadı. Kör halası, sağır eniştesini son namazına çağırırken biliyordu bademler, gülmedi. Neşeyle koşturan çocuklar, bir daha topun ardından koşmadı. Ay ya hilaldi, ya da bulutun arkasına saklandı. Köprü başında bekleyen kızlardan hâlâ bekleyen kalmadı. Aşçı yengesi öldü, keşkek pişiren olmadı. Yani izleme sırası onlara gelmişti ama, hayaletlerden başka izleyecek bir filmleri kalmadı.

Dünyayı uzun uzun döndürüp geri geldiğinde ise karşıdaki bağ, dağ olmuştu. Nereden bilebilirdi o vedanın son olduğunu, yahut mezarlarında onu bekleyeceklerini? Beklediler, kurudular, öldüler, ve izlediler. Gün gelecek onlara soracaklardı çünkü. İstemeden de olsa, bir iyiyi bir kötüye verirken şahitlik yaptılar. Onlardan yaşlı koca çınar gözlerinin önünde devrildi. Siyah köpeğini vuranları da gördüler, sarı kedisini kaçıranları da. Bir tek filintasını oyduklarında tekrar öldüler. Bir daha bakamadılar köyden yana. Artık mezarlarından gördükleri tek şey, gökyüzüydü.

Devamını Oku
Bay Melun

Binlerce bıçak seti. Sıralanmış tezgahın üzerinde. Sanki küçük hayranları hayallerimin. O kadar çok sevecekler ki, ecelim olacaklar. Belki de adaşlarım. Belki de kaderim.

Oysa ki ne zorluklarla almıştım o setleri. Dünyanın dört bir yanından bulup topladım hepsini. Beklediler. Benimle birlikte yürüdüler ve geldiler.

Bir günde silinmedi yara izleri. Belki bir günde yorulmadılar. Ama bir gün taştılar. Bir günde saplanmadılar hepsi. Aradan çok zaman geçti ve belki bir gün özlediler birbirlerini.

Devamını Oku
Bay Melun

Bir dua. Bir nefes. Harmandalı. Şenlendirici. Ve Efelerin Efesi. Paşam. Nâm-ı diğer Ata’m.

Tutamıyoruz
Elimizden kayıp gidiyor yıllar
Ne vatanı ne milleti.
Saygıyı tutamıyoruz

Devamını Oku
Bay Melun

Şimdi başka şehirlerdeyiz. Düşünmüyoruz geçmişi. Kaybolup giden şeyleri. Silinen hatıraları düşünmüyoruz ikimiz de. Özlemiyoruz. Yüreğimiz sızlamıyor, gözlerimiz ağlamıyor. Geçen zamana ağlamıyoruz. Geçiyor çok zaman. Ve gidiyoruz. Farklı yönlere, farklı şehirlere.

Aynı şehirde buluşuyoruz birgün. Geçmiş çıkıveriyor birdenbire düşünmediğimiz yerden. Kaybolan şeylerin ellerinden tutmuş. Silinen hatıralar cebimizde. Sonradan fark ettiğimiz yüreğimiz sızlamaya başlıyor, gözlerde bir damla düşmeyen yaş. Zaman duruyor. Bir de ona ağlamak zorunda kalmıyoruz. Ve gidiyoruz. Farklı yönlere, farklı şehirlere.

Gel yine buluşalım bir köşe başında. Biraz sokak gürültüsü, biraz da sıcak bir güneş. Bir soğuk kahve daha içer, bir de yayından kalkacak bir filmi bir daha yarım yamalak izleriz. Üzerine çok konuşmamıza gerek yok. Yürürüz biraz, ben sana sorular sorarım, sen şaşırırsın yine cevaplarına. Hava kararmaya yakınken bırakırız ellerimizi. Bir daha ne zaman birleşecek bilmeden ayrılır ve gideriz. Farklı yönlere, farklı şehirlere.

Devamını Oku