O kadar uzak ki kadın adamdan
Adamın dokunsa parmakları, silinmez kadının yaşları
Bir kez daha ağlar kadın..
O kadar duymaz ki kadının kulakları adamın mutluluğa dair türlü sözleri, kadının sahnesinde başarısız bir Romeo ve Jüliet denemesi..
Ezan vaktidir ismin her duyduğumda ardından ibadete daldığım. Ellerin cennetin tanığı. Ben tüm yüzsüzlüğüyle seni sevmeye yeltenen divane. Oradasın evet biliyorum hatta burada kanapemde oturan, çayımı yudumlayansın. Tüm gerçekliğisin dünyanın benim sadece düşlerim.
5 yaşında lunapark dönüşüm, göklere uçup giden mavi balonum. Ben tüm gurursuzluğuyla arkandan ağlayan çilli küçük çocuk. Buradasın gösterdiğim yerde.
Gençliğim gurbete gidişlerisin, annemin yemekleri babamın kolları. Ben tüm utangaçlığıyla seni özleyen 20’lerinde delikanlı. Oradasın evet biliyorum, bakıp başkasına, ellerini tutan sarılansın benimse hayallerim.
Bir delinin sayıklaması olsun dünya
Gülüp geçelim
Unutalım her şeyi
Bir tek hafızamda sen, senin hafızanda ben
Ülkelerin birbirlerine papatya fırlattığı kelime olsun savaş
Sözlüğümüzde gerek kalmasın barış’a
Bak şu söğüt ağacının dalında sallanıp duran ruhum
Bir bedene iki kurşun yeter
Ruhu öldürmeye dört harfle, bir kadın
Eğer
Bir çiçek solduysa
Sağ yanımız anılar
Sol yanımız hüzün
Önümüzde karanlık yol
Sokak lambaların aydınlığı
Sadece ‘’hayattasın’’ diyor
Kurtlar ve çiyanlar sürüsü
Sen eski medeniyetlerin birinde
Millattan önce bilmem kaç
Zeytin ağaçlarının kelebeklerin güzelliğin diyarında yaşıyorsun
Geyikle avcı geliyor kan görünce aklına
Yeni cinayetlerden bir haber
Bir adamı vurdular az önce
Geçip giden zaman değil üzerimize örtülen tül
Sevda çocukluğumuz kadar geri gelmeyecek bir imkansızlık
Yüreklerimiz kılıçımızın hiç kalkmayacağı savaş alanı
Her yıl aynı gün aynı saat
Düştüğümüz gökyüzünde kara giyiyor yıldızlar
Bir ayrılık sancısından doğuyor güneş artık beraber olmadığımız odamıza
Yürüyoruz yolda, kilitlenmiş trafik, korna sesleri, şu seyyar satıcı çığlığı, kızarmadan yüzü hiç sokağın ortasında eşine bağıran adam, mendil satmaya zorlanan çocuklar hiç biri ama hiç biri umrumuzda değil.
Yürüyoruz beraber, solmuş çiçekleri tek dokunuşula yeşillendirebilecek, vurulmuş tüm hayvanlarını tek dokuşuyla iyileştirebilecek, o şifalı ellerin , dünyanın tüm güzelliklerini barındıran o ellerin ellerimde bu sefer. Tutuyorsun ellerimden ve yanmış bir orman yeniden yeşeriyor içerimde.
Gözlerin gözlerimde, tek bakışıyla benim diyen adamı deviren, kötülerin alayını tir tir titreten gözlerin gözlerimde bu defa. Yürüyoruz beraber.. Gözlerin gözlerimde parlıyor ve aydınlanıyor en zifiri caddeler.
Geride kalmış saatim, seni gitmenden biraz önce bir saat daha seveceğim
Güneş parlak, gökyüzü mavi, yeşil kalacak odalarım
Ruhum apartman zillerine basıp kaçacak kadar yaramaz ve şımarık
Okula yeni başlamış kadar heyecanlı ve ürkek
Gitmenden biraz önce
Havalar burada sensiz hep gam yağmuru
Adımladığım her noktada beni uyuz bi köpek gibi takip ediyor, karşıma geçip hayatıma bulaşan herkes sırılsıklam olup kaçıyor.
Kimselere göstermediğim, vücudumun orta yerinde
Dediğin günden beri açılmış duran.
bi ‘’Hoşçakal’’ çukuru var
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!