Bastan Savmalara Şiiri - Seyfi Karaca

Seyfi Karaca
5240

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Bastan Savmalara

İnsanı coşkuda heyecanda tutkuda hayalde arzuda istekte heveste histe hazda canlı diri ve hayatta tutan şey, onun kökten kökenden ileriki yaşamına kesintisiz büyütüp taşıdığı kişilikte ve kimlikte kayıtlı olan akıl fikir mantık bilinç bellek deneyim zenginliğiyle donanmış olduğu bütün algı irade birikim tanımlama farketme kayıt ve alışkanlıklarını ve türlere çeşştlilşklere doğaya renklere seslere çevreye topluma evrene ilişkin bağlarına yapmacıksız zırlamasız kendi bildiği ve yaşadığı gerçeklikle hiç bir aracıya ihtiyaç duymaksızın kurabildiği yol ve damarlarla kaynağını inandırıcılığını sürekliliğini dengini ve dengesini bulur.
Her ne kadar gösteriş özenti hayranlık tapınma adanma ve imrenti çeşitliliği çepe çevrelenmiş olsa da, hiç bir şeyin görünüşünün aynısı olmadığı yüzeysel kamuflajın altında heryeri, her şeyi ve herkesi kaplayıp aynı renge tarza tipe algıya ilgiye değişime dönüşüme iletişime mecbur ve muhtaç bırakan kısır döngüde hiç kimsenin diğerinden farklı özgünlüğü yoktur ve en sevilerek talep edilen bütün iletişimler ve alışkanlıklar dahi kullanılıp atılacak süre kadar bile uzun ömürlü değildir buraya bağımlı her yozlaşma kokuşma ve çürüme, üretemediği onurlu bilgili liyakatli farkındalı olan nitelikli yaşamlar yerine sürekli nefret şiddet kin fitne öfke cehalet acizlik salaklaşma saldırganlık tutarsızlık ilkesizlik fesatlık bağnazlık gericilik karanlık hırs yarış kavga nizah kargaşa azgınlık ve sapkınlıklarını artırıp çoğaltır.
Çağına uyum sağlayamayanlar, öz gelişimini, iradesini, aklını, duruşunu, ilişkisini, belleğini, eğitimini, dirayetini, tecrübesini, tavrını,dilini, yolunu, duruşunu, bilincini, alışkanlıklarını, kültürünü, kişiliğini ve karakterini kazanamamış ve edinememiş gericiliğin korkunun karanlığın tutsağından kurtulamayan insanlardır. Bu yüzden de insanlıktan çıkaran şiddete hurafeye yozlaşmaya zorbalığa cehalete boş vermişliğe magazinleşmeye mankurtlaşmaya ve her türlü BAŞTAN SAVMAYA mahrum yatkın içkin batak güdümlü bağımlı ve meyillidirler.
Böylecede şartlandırıldığı formatlanmaların dışında özgür iradesiyle hiç bir akıl fikir vicdan bilgi saygınlık özgürlük duyarlılık cesaret bilgi sorumluluk gibi hayata etkin yetkin bütün değer birikim deneyim ve zenginliklerini kendini değiştirip dönüştürmeye hükmü ve mümkünü olmayarak aktarılıp boşaltılan kirlenme çürüme gösteriş özenti ve zehirlenmelerle, çoktan kulanışlı köleliğe çark edip yitirmiştir bu cinnet cenderesinde zorunlu esaretini kabullenen insan.
Bu bakımdan da sorgulayıp yüzleşmeye aklı fikri özgürlüğü dili kültürü mantığı iradesi kişiliği bilgisi cesareti yetkisi ve karakteri yetmediği için hayatın gerçeklerinden kaçarak, eğlence hırs yarış ve piyasa sektörünün medyatik lağım bataklığında can verir.
.. lafın ucu ertesi ötesi ve fazlası, daşma şiirin hakkıdır diyerek…

BAŞTAN SAVMALARA
….
Güzelliğin serveti mülküne emsal
Rüyası bozulmamış bir düşün armağan ettiği ve hatırlattığı
Tanrıyla buluşmak istiyorsan anneni hatırla diyen çağıran aşka merak salmış esen yellerle,
Sevgiliyle yol ve yürek ortaklığı dertleşen dillerle
Yaşam toprağında yeşerip sararan çiçeklerle otlara dallarla dikenlere
Ve yere göğe uç veren yapraklarla, damın ucundan sessizliğin hükümdar olduğu sarpa sargınlarla bakışarak
Göz bebeğini dolduracak kadar aşka diyar olmanın mahsus meskeniyken ilikleri sökülmüş, düğmeleri kopmuş
Güneşi kararan uçsuz bucaksızlığa varınca anlaşılması zor ağıtların annesizliğini hıçkıran
Toplantı bitiyor
Salon dağılıyor
Mum sönüyor
Zuhur zemberek bozuluyor
Yolun kenarına durmuş dağılmış kırbaç sesi gibi
Yerinden oynayıp kımıldadıkça ağaçların ve dağların büyüsü bozuluyor, mesaisi bitiyor hayatın
Bir türlü akla sırra erişmeyen ,
Kalbi kafası işleyip basmıyor kendini tezgaha koyan insana ve bir daha hatırlamıyor buraları
Düşen taşlardan halkalanan su gibi ekin yığını gölgelerinin dibinden huzuru bölünmüş kaçmış dolu dizgin yaz tarlalarından
Selvicene kavaklardan
Ve dingilinden fırlamış tekerler gibi , kendi içinden gelip geçen suskunlukları bilip bulmaya can havliyle
Hattan hata çivit mavisi
Badireden badireye mor
Makastan makasa eksen kaydıran kapı üstüne kapı
Dağ ardına dağ
Yol üstüne yol
Düş ve dünya yorgunu mum
İnsan salacasına kefen beyazı insan…
Tabutlaştığı cesedini çiğneyerek sıvışıp gidiyor
Aynalarda görünmeyen karanlık kısmına sızmış saklanmış mutsuzluklar dolusu
İlk damlalarını tozlu yollara ve susuzluktan kavrulmuş topraklara döken yağmurun hasretine benzeyen
At koşumlarından çınlayan zil sesleri gibi arası kapanmaz uçurum uzaklarını bagajına koyan yoğun trafiğini
Işıkların dibine dökün saçın olmuş pet şişecileri ve mendil satıcıları kadar adresi bilinmeyen bambaşka bir kainata sevkle
Otun çöpün ortasındaki yolu güzergahı kaldırıp kötüleyip park halinde kendini seyredip duran dünyaya
Öyle de zarardasın ,
Böyle de zarardasın züğürt zıkkımını yedirerek eşkenar bir bakışın iç bükey üçgenine bıçakla kazınmış kalplerle
Gideceği yolun
Tutacağı dalın
Yağacağı bulutun
Varıp yıkılacağı vaktin binbir türlüsüne
Suya gömülen derin ve bulanık düşünceler gibi herkesin hep kendi yalnızlığındaki ücralara tüccar olduğu
Zemini kaypak mekanlar dolusu uçurumlarca müşterisini tutmuş insanlıktan dükkan kuran totemler
Tarikatlar
İstismarcılar
Sahtekarlar
Çığırtkanlar
Kıran kırana kamçı kırbaçlar ucunda
Saplanıp girdiği tünelde zembereğini karanlığa kurmuş ikindiyi bulunca
Dört buçuktan
Çeyreklikleri koluna takmış beş altı gibilerle beraber ucu bucağı belirsizliklerin kenarını savuşup geçince ,
Olmadık aklı fikri kaptırdığı gibi kayıplara kaçırmaya herkes aynı adreste bitik butik ve vitrin
Kendine eziyet etmek için her gel diyene azadı kaçağı yorganı döşeği şelekleyip durmaksızın giden
Yalanlara alışkın
Talanlara haciz
Alıştığı günden ve geçimsizlikten saati dakkası çorak saniyelerin buruşmuş kumaşını, lavanta kokusunu
Ve leylak rengini yıkanmış ütülenmiş
Çalar saatten sonra artık sallantılı merdivenleri çıkmayaya mühleti takati kalmamış her şeyi sandığa doldurup
Naylon battaniyelere sararak
Sonsuzluktan harabın hasılatını çalmakla meşguldür yerdeki muşamba,masadaki sürahi, duvardaki yitik zaman..
Yörüngesinden azmış çıkmış durgun bir resmin çerçevesinden gittikçe yol büyür, yamaçlar ırar, evler ve insanlar kaybolurken
Tükenişini iflastan kurtaramayan tarumarlarla çöktü çökecekmiş gibilerin alanına girer gökler
Durdu duracakmış gibi olur mahşeri kalabalıklarıyla yeryüzü
Çölde çıldırıp çalacak olan amansız ıssız saate

Mart/25

Seyfi Karaca
Kayıt Tarihi : 12.3.2025 14:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!