Güneşe Yaslanan Kadın
(Nihal Hanımefendiciğime)
Güneşin omzuna yaslanmış bir kadındı o,
Ne tamamen gece, ne tümüyle gündüz…
Kendiyle konuşan rüzgârlar gibi,
Kendiyle barışmayan suskun bir söz gibi
Duruyordu dünyanın kıyısında.
Kıyılar onun kaderiydi;
Ne tam karada,
Ne de bütünüyle suda.
Ama yürüdüğü her taş,
Bir düşün kıymetini alıyordu ayak izinden.
O, aklın inceliğinden örülmüş bir zarafetti.
Felsefeyle yoğrulmuş bir kalbin
Sessizliğini taşıyan kadın,
Okudukça değil, yaşadıkça derinleşen.
Kimi zaman şarapta saklıydı tebessümü,
Kimi zaman eski bir plağın cızırtısında…
Ama en çok da yalnızken güzeldi,
Çünkü o, kendini sadece
Yalnızlığında tamamlayanlardandı.
Bir ağaç gibi düşünürdü insanı:
Kökü geçmişte,
Gövdesi şimdide,
Dalları bilinmeyen bir sonsuzlukta.
İçinde kırılgan bir çocuk,
Üzerinde bir kadın
Ve çevresinde zamana meydan okuyan
Sessiz bir vicdan vardı.
Dostlukla sevilirdi,
Ama aşkı,
Aklın süzgecinden geçen bir yanma biçimiydi onun için.
Tutkunun zekâ ile dansıydı belki de…
Ve şimdi ben,
Onu seyrederken bu satırlarda,
Biliyorum ki
O kadın sadece “bir kadın” değil,
Bir çağın düşen gölgesidir zamana,
Bir ruhun işlenmiş halidir insana…
Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 23.7.2025 22:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!