Bir meftun ayrılığa düştü gönlüm bugün. Bir dinlesen şimdi kalbimin ağrısını, Kaf Dağı’nın ardından sızılarla duyulurdu. Bilir misin? Nicedir bilmezdi bu ağrıyı göğsüm. Ne oldu kalbime diye sordum. Ne oldu dedim anlat. Anlat! Gönlüne elem veren derdinin kelamını anlat dedim. Sustu. Zifiri karanlıkta bir çölün ortasında deli divane dolaşıp evini arayan Leyla gibiydi şimdi her şey, Leyla gibi...
Azizini arayan bir Leyla…O çölde aradım seni. Bilmediğim bedevilerin arasında. Yüzümü güldüren o gül yüzünü aradım. Sen kokuyordu her yer. Her yer buram buram gül kokusuna karışmıştı sanki. Bilsem kokuna bulanacak canım, bin tane gülün içinden geçer dikenlerin canımdaki kanıma karışmasına inat, kanımın her bir damlasının ölüme karışacağını bile bile yürürdüm onlara. Neyleyim ki bu canı sensiz ben. Neyleyim ben sensiz bu zamanı şimdi. Saatlerin vaktini, geceyi, gündüzü, güneşi ayı. Neyleyim seni göremediğim şehrin üzerindeki yıldızları. Sensiz ayrı nefes aldığım kalbi neyleyim. Özlemin içimde bir kora dönüşmüşken neyleyim huzuru. Evveli yakacaksa ateşin, senin aşkınla yanayım. Sana gelecekse yollar, tüm yolları geçmeye hazırım. Sen olacaksan, ben karışıp sana sen olayım. Tenim sana bulanmayacaksa bir gün bu canı sensiz neyleyim. Hastalık gelecekse bir gün sana, o hastalığa bürünüp çıkıp gideyim senden razıyım.
“Gönül görmek istedikten sonra aydınlatır en karanlık en zifiri geceyi.” demiştin. Kalbini en âlâ yerinden incittiğimi düşünerek. Kalbime bin bıçak darbesini kaç bin defa sapladığını bilmeyerek, kalbine deli divane olduğumu bilmeyerek, seni kalbimle dinlediğimi bilmeyerek... Sana en çok onun nazarıyla baktığımı görmeyerek... Sahi seni en çok onda hissediyorum dediğimde duyuyor muydu gönlün gönlümdeki sesi? Sahi sen gerçekten gördün mü en çok içimde büyüttüğüm seni?
Sordum kendime bir sabah; Vuslat kalbimin azizine kavuşmayacaksa beklemek niye? Sevmek, sana karışmak olmayacaksa seni sevmek niye? Ya şu geceler seninle bitmeyecekse sabahı beklemek niye? Sabahı seninle açmayacaksa bu gözler, görmek niye? Sesine ulaşmayacaksa her gün sesim, dünyada konuşmak niye? Kalbim sancı içinde kıvranmayacaksa senden ayrı düştüğünde, ölümü beklememek niye?
En evlâ olanı, bu aşk seninle olmayacaksa “aşk” niye?
Ne zaman güneş doğacak bilmiyorum
Mavi denizlere mor dağlara karşı
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta