Âh, gitti canan
Doldu senesi
Yakıyor hâlâ
Veda busesi
Âh, gitti canan
Dökümlü kumaşın içinde dökülen insan
Dökülen kumaşın içinde dökümlü altın
Kumaş insana hasret, insan kumaşa dargın
Akıp da giderken zaman denen alâmette
Ne yana baksan çile, ne yöne dönsen hüzün
Sana bakınca
Elimde
Hasret kokan bir gülle,
Bir liman arar gibi
Zifiri karanlıkta...
Rüzgâr efil efil
Çeşni-i sabahında gülüm fasl-ı baharın
İhtilâl-i dimağdır âlâ al-ı yakarın.
———
Çeşni-i sabahında
Vatan toz duman her yerde çatırtı patırtı
Aymazların elindeyse kadeh ve şangırtı
O değil de, Atatürk’ün adını duyunca
Yolda, belde, ahırda başlıyor bir anırtı
Aziz Dolu Atabey
Kapısı kilitliydi kalbimin
Nefsimin dizginleri elimdeydi
Aklım da başımda idi çok şükür
Tâ ki sana rastlayana kadar…
Sen yok musun sevgili
Özgürlük, Türk’ün hareminde bir arus
Sana peşkeş çeker mi sanırsın a Rus?
Ye Turanlı tokadını, mideni kus
Destursuz misafire Türk aman vermez.
Ayık gezmediğinden kutup ayısı
Âşığım;
Yüreğimde kor ateş…
Damarlarımda lavlar dolaşır.
Gel,
Ateşimi kül eyle.
Şakağımda bir alet çalışıyor tık, tık, tık
İki gündür hastayım, nefesim kuru katık
Ey Allah’ım, çoğu Rum olan şu memlekete
Sonsuz rahmetinden gönder az biraz insanlık
Köz gibi yanarken katlanıp bin bir zahmete
Ya sabır çekerken insan denen nedamete
İnsan bir puttur sizde
Tanrı, insandır hâşâ.
İnsan bir kuldur bizde
Balta vurulmaz taşa.
Deli saçması izm’ler
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!