Aynanın kırık kenarında bir gölge, benimle dertleşir,
Her bir cam parçası, unuttuğum bir ânın izini taşır.
Elimde tozlu bir çerçeve, içinde dağılmış bir yüz,
Kimdi o, diye sorarım, geceye sızan bir söz.
Kırıklar fısıldar usulca, eski bir şarkının nakaratını,
Her notada bir yara, her yarada bir unutulmuş hatıra.
Bakışlarım camda kaybolur, bir aynada iki yabancı,
Biri ben, biri o eski ben, kaybolmuş bir sabahın yangını.
Bir mendil gibi katlanmış hayaller, aynanın dibinde uyur,
Her kıvrımında bir bahar, her lekesinde bir hüzün durur.
Dokunsam dağılacak, bilirim, o narin kumaşın öyküsü,
Bir sevda, bir veda, bir de asla söylenmemiş özrü.
Ayna der ki: “Bak, hâlâ kanıyor o eski yeminler,”
Her kırıkta bir söz, her sözde bir terk edilmiş haber.
Ellerimle toplarım camları, belki birleşir bir gün,
Ama her parça başka bir ben, başka bir hayatın düzeni.
Kırıkların arasında bir damla, usulca süzülür geceye,
Bir gözyaşı mı, yoksa bir yağmur mu, düşer eski bir heceye.
Söylenmemiş sözler birikir, aynanın tozlu yüzünde,
Her bir kelime bir zincir, her zincir bir eski özlemde.
“Affet!” derim kendime, ama ayna susturur beni,
Gösterir solmuş bir gülüşü, bir de unutulmuş bir beni.
Camın keskin kenarında, bir gerçek kanar usulca,
Kendimle konuşmak, bir ömrü tartıya koymaktır aslında.
Aynanın kırıkları anlatır, bir sepet dolusu suskunluğu,
Her parça bir anı taşır, her anı bir eski uykusuzluğu.
Bir gömlek gibi buruşmuş, bir ömrün katlanmış hâli,
Yakasında bir vedanın izi, cebinde bir yarım kalmış âhı.
Zaman üfler tozları, dağıtır aynanın eski yüzünü,
Ama unutmaz kalbim, o kırıkların her bir sözünü.
Sormam kendime artık, niye bu kadar yorgunum,
Aynada bir ben var, o ben ki, hâlâ bir umut yolcusu.
Kırık aynalar yalan bilmez, sadece gerçeği keser,
Her cam parçası bir ayna, her ayna bir eski keder.
Bakıyorum gözlerime, o gözler ki nice yollar yürüdü,
Sevdalar, ihanetler, hayaller; hepsi bir bir göründü.
“Unut!” der ayna, ama kalbim inatla hatırlar,
Her kırıkta bir martı, her martıda bir deniz saklar.
Kendi ellerimle toplarım, dağılan o eski beni,
Aynada bir yansıma değil, bir ömrün sessiz gerçeği.
Bir akşam, perdeleri çekip, aynanın karşısına oturudum,
Kırıkların arasında aradım, kaybolmuş bir sabahı buludum.
Her cam parçası bir hikâye, her hikâye bir eski haber,
Bir çocuk gülüşü, bir ilk dans, bir de yarım kalmış keder.
Ayna fısıldar usulca: “Hâlâ bir ışık var içinde,”
Kırıkların ötesinde bir ben, bir umut, bir sevda hecesinde.
Ellerimle onarırım belki, kalbin buruşmuş kumaşını,
Zamanın tozlu sepetinde bulurum yeniden bir başlangıcı
Ayna kırıklarıyla konuşmak, bir ömürle barışmaktır,
Her cam parçası bir yara, her yara bir gerçektir.
Dağılsam da, toplansam da, ben hep ben olarak kalırım,
Kırıkların arasında, bir umutla yeniden başlarım.
Elimde son bir cam parçası, bir yansıma, bir son haber,
Kendi gözlerime bakarım, içimde bir bahar,
Ayna susar artık, ben kendimle kucaklaşırım,
Ve bir sabah, kırıkların ötesinde, yeniden doğarım.
Huban Asena Özkan
Kayıt Tarihi : 7.6.2025 19:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!