İçine hapsettiğim o küçük mağaranın içinde
her gece intihar ediyor önce düşüncelerim
sonra kalbimin kenarına itelediklerim.
Her defasında kafatasımın başka bir girintisine asıyorum
hüzünlerimi, güvensizliklerimi, şüphelerimi,
Dudakların;
istilaya gelmiş,
Hoyrat bir aslan,
Sessiz, bir yılan gibi.
Süzülüyor karanlıkta,
Gökyüzüm alevler içinde
ne yanıyor ne sönüyor
ne ağlıyor ne gülüyor
omzuma oturmuş güneş
ayaklarını sallıyor
yağmur okşuyor ince ince
Bir kadın;
kırmızı dudaklarına
saklanmış yaraları,
tırnaklarına kadar...
Bir kadın;
siyah saçlarına
Bazen yağmurun peşine takılıp
ormanın derinliklerine doğru
geldiğimi farketmiyorum.
Kuytularında hep kaybolduğum
sessiz, kızıl bir orman.
Ağaçları hafif dalgalı
Karadır alabildiğine
öylesine sihirli öylesine siyahi
Önce tüm çizgilerinden
gülüşlerini toplarım
sonra o gülüşleri şehr-i gönlüme
mabet yaparım
Rüzgar eser ya böyle hani deli deli
Yüzüne yüzüne vurur ya şarkılar, şiirler
Bulut akıtır ya böyle hani sinsi sinsi
Boş kalmış kadehine indirir ya hüzünleri, elemleri
Ay'ın şavkı vurur ya böyle asi asi
Yüreğine yüreğine çarpar ya gülümsemesini, gözlerini
Mevsimler umrumda değil
benim baharım gözlerinin karasında saklı.
Bak kelebekler göstermeye başlamış kendilerini.
Dudaklarımı kondurdum kanatlarına
en çok da mavi olanına
Boynuna konmuşsa siyah beneklisi
Mesela;
sebepsiz öpüşsek
şarabı şişeden içsek
sigarayı filtresiz
mum ışığında kahkahalar atsak
üflerken dumanı alayına sövsek
geceye başkaldırsak
Zincirliyim eski bir yazı masasına
kelimeler ırzıma geçiyor
ardı ardına vuran cümleler
kamçılıyor bedenimi
oluk oluk kuruyor göğüs kafesimde ki ben
köpüklerini yararak denize varan dalgalar gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!