Aşka “Geldim”
Birazdan gelecek demenin demosuydum,senli içli içli çalınıyordu dünyam. Ne kadar geçmişti bilemedim. Hoşluğu dolduran özlemle  geçen gün müydü yoksa asırlar mı geçmişti yüreğinde çözemedi.Çözümsüz bir soru gibi  hasret kalemimle seni yazıyordum.
Umutsuzluk geldi tam da oturdu  sensizliğin her zerresine sözlerin bende zerken.
Her an kesin gelir diye beklemişti nakışladığın beklemelerim.  Habersiz bırakmaz diye gün boyu baktı mail kutusuna, köşeye attığı cep telefonuna,kapının ziline,postacı amcay,aygaz diye bağıran amcaya,uçan güvercinlerin gagasına,daha  her ana her sese.
 Bekledim bekledi, beklemelerim.  Yakup’tan okuntulara sustum.Sabır dedi her zamanki gibi sabır… Yusuf’un kanlı gömleğini gitmişti ali yüreğim.
Söylediklerini kitap eyleyip okudum Şirin’den senli  beklemeler. Gece yüreğinden dökülenler gündüz aklına takılmış olabilirdi. Usun usanmışlığında huzursuzluk teğeti çizilmiş olabilirdi. Hazmedene kadar beklemeliydi yenilenmiş hazlarımla…
Böyle yapmacıklar yaptıkça kendisi de şüpheye düşüyordu. Şüphe sisliğinden,ulayan her olumsuzluğa bentler çiziyordum.Soğuk sözcelerin  dizginliğinde dizi  dizi olmuştu  düzensiz sevilmelerin.Ay ve gece kol kola karanlık ve aydınlık halini anlatıyorlardı bana…İçini ayın yüzünden ezberliyordum.Karanlık bana kara sevdamızın kararsız ve karartısız her şeyini karalıyordu.Karanlığın kaleminden senli her karaya çentik atıp ya olursa ne olur...Yusuf değilim ki.. Ferhat da. Hele Mecnun hiç değilim..Onların sevme panayırı kendince büyük.. Oysa ben aşkın özünden, tutkuların suyundan, sana gelmenin  yolundan,her andan senli tümlenen yeterliliğin imkanıydım.
Gelgitler  özlem denizimi yoruyordu. Ya gelince başka şeyler söylerse, ya söylediği her şeyi bir anda unutmuşsa, ya o bir anlık hislerle söylediğim şeylerdi derse o zaman ne yapardı.
Baktığı her karede  seni görme körlüğündeydim.Dedim ya senliyim ve Kanlı değilim. Elazığ ‘dan   Fırat olmuş, Basra’dan Leylalığın beyazlarına çalınmış Baskilli bir üst düzey sevda ermişiyim.
Günlerdir gözüme uyku girmemişti. Ne gece bitiyordu ne de gündüz. Tatsızlığın,adsızlığın  sensizliğin sözlüğünde yeniden beni tanımlıyordu  aşk.
Tek yaptığım  hayal biriktiriyordum  aşk kumbarıma…Şıngır mıngır,sallanıyor kumbaram.Sadece susarak özlüyorum.
Sevmişti.
Özlemişti.
Mutluydu.
Bekliyordu.
Sık sık gözlerimi kapatıp hayal kurmayı bıraktım.Baktığı her anda, tebessüm eden yüzde,nasıl olsa beliriyordun. Son fotona bakıp bakıp senli konuşmalar yapıyordum.
Kendi söylüyor kendi cevaplıyordum; ama bunu yine de kimseler bilmiyordu. Aklının karaya vurduğu,kara sevda gemisiydim…  Batan Titanik’in parçalarından ondan büyük ve ondan büyük aşkımızı taşıyan bir gemi.Bütün güzeller bindi.Yalnız senin koltuğun boştu.
O gönülle çıkmıştım bu yola. Uslanmamış usum kimin umurundaydı şimdi. Aşk okyanusuna açıldım hangi limanda bineceksin bilmiyorum. Kabil’ e vardım, dünyanın en güzel gözlü Gulam Şerbet’i aldım.Onun o müthiş gözlerinden seni buldum ama senli değildi bu gözler.Kudüs’e,aşkın,azınlığın,tüm denklemlerin, eşiğindeydim.Meryem’in sıcak kucağını aldım,Fatma’nın paramparçalarını,Yeshova’nın lanetlerini aldım. Hepsinden senli bir şey yoktu.Venedik’te bir kondola bindim,Julyet’in güzelliğini aldım,konuştum su üstü,aşk üstü ama senli değildi hiçbir şey..
Uzakdoğudayım.Bütün masallarda anlatılan güzeller  diyarındayım hepsi toplandı Everest tepemde.Her biri aşk içre aşlardı; ama hiçbiri seni anlatmadı.Binbir gecenin son gecesinde geldim limanına …
Ya aşk  gemileri yakacaktı ya da gemileri aşkı. Ganimeti bol bir seferdi. Nasıl bol olmasın ki. Bolca göz yaşı,sabır ve imkansızlık vardı, sonra kalp çarpıntısı. 
Hele hele uykusuzluk yanına da iştahsızlığı bir de vazgeçmezliği az da olsa  her şeyi senli görmeyi  ekledin mi bu iş tamamdı.
En sona  en sonu bıraktım. Birikmiş deli dolu düşü vardı.
Her aşk limanı  benimdi.Senle  doluydu. Nerde görünmek  isterse orada yansındı yüreği. 
Yanışların yakamozuydun, ay şavkına, yıldızlar el ele, okyanus zaten sen ve senli…
Attı seni sular ki  Yunus halim seni orda kurtaracağımdan emindim. Sevda korkak birinin işi değildi.
Batacaksa batmalıydı.
 Acıyacaksa acımalıydı.
 Tükenecekse tükenmeliydi.
Beklenecekse beklemeliydiç
Sızlanmamalıydı, söylenmeliydi hele hele şikayet hiç etmemeliydi. 
Beklediğimiz aşk değil miydi? Değil miydi beni benden çalan beni sana salan..
Gönül hanesini doldurdu her  sevgi atışın kücük bir aşk kasabasına konakladı aşk gemimiz.
Yükledik umutları, gelecekleri,en güzelleri  şimdi aşkını yüreğine daldım ateşten okyanusa. Bakalım mumdan umut gemileri,ateşten aşk  denizlerini,acıdan  sisli bulutları
 yürütmek kolay mıymış? 
Niyetlerin nimetlerini ekledi nadas gönlüne,imkansızlğın  dağlarını,okyanuslarını bir bir geçti.Vazgeçmeye ise hiç mi hiç niyetim yok gayrı.Ateşlere,acılara,umutsuzluklara,olmazlar attım kendimi öle de olmalıydı.Bu haliyle girersem  ateş  yok edebilirdi. Yanmaktan korkabilirdim. Beni de yakmak isteyen Nemrud’un güzellerine  kav olabilirdim.Ama İbrahim halim yakmazdı,beni sensizliğe sonsuzluğa getiren temiz sevda yüreğim okyanus olmuştu.O ateşte yanmazdım,sana
Kendi acıya taliptim,Yakup’ta ders almıştı beklemelerim.  Talip olmayana/olamayacak olana ne denilebilirdi. 
Zaman içre zaman… Bekleyip görülmek bir ömre örülmekti hesabım. 
Biliyorum “ölümdü bir başına yaşanan, ölümdü en çok akıtılan gözyaşları; ama
aşk iki kişilikti ve de tüm hisleri kendinde taşıyan anlatılmaz bir şeydi.
Aşka geldim.
Sen gelmesen de aşktayım ve aşkındayım
Kayıt Tarihi : 1.1.2009 16:07:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 


diyordu Leyla & Mecnun 'un finalinde...buraya yakışır diye düşündüm...yüreğiniz susmasın...
tebrikler...
TÜM YORUMLAR (2)